Perspective Perspective 34 | Page 64

“Ya o doktor nedir?” falan derken “O doktor benim” dedi adam. Ve elin- deki diş fırça- sıyla sahneye çıktı. P: Hem çocukluğunuzda, hem bü- yürken, hem de şu anda bir ilham kaynağınız var mı? 60 A.D: Genelde rüyalarımı kendim gerçekleştirdiğim için buna söyleye- bilecek bir şeyim yok. Ama mese- la bir Yavuz Turgul filminde olmak çok isterdim, veya Şener Şen ile oynamak. Belirli bir rol yok, çünkü genelde bir rol hayal ettiğim zaman genelde benim kumaşımdan oluyor ve az çok kalemi oynatabildiğim için gerçekleştiriyorum hayalimi. ğenirsen çekelim” dedi. Yaptık, ve her- halde Türk sinemasında bir ilki yaptık. Şabaniye falan vardır, kadın oynanılan komedi filmleri vardır, ama benim bil- diğim kadarıyla onlar erkek başlayıp rol gereği kadın kılığına giriyorlar. Sadri Alışık’ın gemideki filminde de öyle oldu – Ayhan Işık ile beraber iki kafadar. Bu- rada sıfırdan başlıyor, bir risk faktörü de var. P: Kadın rolü de oynamak istediği- niz bu rollerden biri miydi? Ben şuna inanıyorum; bu pusula beni buraya kadar getirdi. Bundan sonra in- şallah sonuna kadar da götürür. Ger- çekten senin kalbine dokunan, içinden gelen ve seni eğlendiren bir şey yaptığın zaman kolay kolay başarısız olma imka- nın yok; içimizdeki organizma eğlendiği an diğer insanlar da aynı tepkiyi verir. Veya mutlu olduğunda onlar da aynı mutluluğu yaşar, sonuçta “Animal Pla- net”. Doğal canlılarız, mutlu eden bir şeyin başarısız olma ihtimali çok zor oluyor. Ama iş siparişe girdiği zaman, çok kodladığında, genelde başarısız olu- nuyor. İçinden gelmeyen bir şeyi yap- mayacaksın hayatta. A.D: Tabii. Ben bütün karakterle- ri sahneden çıkarıyorum. O kadın karakteri, yıllardır Kuzey Ege’de, mahallede, Bozcaada’nın ara sokak- larında gördüğüm teyzelerin bir top- lamı aslında. Biraz onlardan, biraz kendi annemden... Genelde, mesela Eyvah Eyvah’taki gibi, set bitiminde yemek masasında oyuncu arkadaşla- rımı güldürmek için kullandığım bir tip. Bir gün dedim ki “Buna bir film çekelim”. Yapımcımız da bu kadar cesur bir insan olduğu için,“Yap, be- A.D: Aşk en büyük ilham kaynağı- dır. Müzik benim her zaman ilham kaynağım oldu, her zaman harekete geçiren bir olgu, bir gerçek. Yeşilçam tabi çok büyük bir miras. Oyuncu olarak da tabi Şener Şenler, Metin Akpınar mesela, bütün çocukluğum Metin Akpınar ile geçti, o kadar çok severim ki. Genelde müziğin beni ateşlediğini söylerim, aynı şekilde aşkta öyle. Mesela klarnet de bir aşk. Klarnet sesi duymak müthiş bir şey. Biraz sonra burada yirmi tane şarkı söyleyeceğiz. “Niye söylüyorsun abi yirmi tane şarkı? Çık doksan dakika stand-up yap”. Hayır ama işte, o bir aşk. Hevesle bekliyorum şu renkli renkli kostümleri giymeyi, sahneye çıkmayı... bu da bir aşk. Biraz klişe gibi gelebilir kulağınıza ama aslında basittir. Açıklaması basit olan da as- lında en zorudur. P: Sizin için tanışsanız heyecan- dan donup kalacağınız birisi var mı ? A.D.: Ben genelde turistlerle konu- şurken çok heyecanlanıyorum, çok kötü İngilizce konuşurum. Özellikle Avrupa’ya çıktığım zaman hayat ce- henneme dönüyor. Ayrıca benim için Şener Şen öyledir Metin Akpınar öy- ledir. Yani beni de heyecanlandıran birçok insan var.