H Hayata
Günün Mektupları
Neye Dahil ?
İşin gerçeği ne biliyor musun? Şimdilerde anında ulaşabilmenin verdiği cahil hissetmeyi
yaşıyoruz. Büyülü Gerçekliğin somut olabileceğine inanıyoruz. Nasıl yani? Büyülü
Gerçeklik ne mi? Bu, bir göze baktığında rüyalar görebilmek…
Safa Pektaş
[email protected]
ana bu mektubu biraz kır-
gınlıkla, biraz eksik ve biraz
utançla yazıyorum. Bu çağ-
dan içten içe ne kadar nefret
ettiğimi biliyor ve kalbinde
duyuyorsun. Kırgınım çünkü
önü alınamayan bir çılgınlıkta
sürükleniyorum. Hız başımı
döndürüyor. İnsan durmadan çırpını-
yor, çırpındıkça yükseliyor. Ruhlarını
unutarak bir devinime saplanıyor. Bir-
kaç cümlenin kâğıt üzerindeki hissiyatı
ne çabuk unutuldu. Bana mektup yazın
dediğimde hevesle, tamam, deyip; işin
ciddiyetini anladıklarında vazgeçiyorlar.
Aylarca bekliyorum ve yine de bir so-
nuç alamıyorum. Aşık olduğun kadına,
kalbinin sadece onun için attığını ya da
güzelliğini, mektupla anlatmaktan daha
zarif bir yol var mı? Dostunla dertleşir-
ken sayfalara hüzünle bakmak ya da
cümlelerle gülmek yaşamaya dahil mi-
dir? Annene ne kadar özlediğini, babana
paranın bittiğini yavaşça anlatmak say-
gıya dahil midir? Sorduğum soruların
cevabını bende bilmiyorum.
S
52
Bir mevsimi
tadıp, bir kar
tanesiyle düş-
mek istiyorum.
Benimki hafif-
lemek arayışı
biraz da… Ken-
dini kaybetme-
ye yakınken
son bir tutun-
ma isteği.
Kimi zaman böyle oluyor işte, amaçsızca
mektup yazıyorum. Belki bu kalabalık-
tan biraz olsun kurtulmak istiyorum. Bir
mevsimi tadıp, bir kar tanesiyle düşmek
istiyorum. Benimki hafiflemek arayışı
biraz da… Kendini kaybetmeye yakın-
ken son bir tutunma isteği. Nedenlerle
çevrelendiğim anda yolda kalmak isteği.
Telaşım olmadan, bir yere yetişmem ge-
rekmeden sakince ıslanmak… Ellerimi
saçlarıma götürüp damlalarla oynaş-
mak… Her şeye rağmen birkaç dakika
nefes almak isteği. Ah! Ne güzel anlatı-
yorsun kendi rüyalarından, diyeceksin.
Bir bakıma doğru ama benim gerçekliği-
min çizgisi pek de net değil.
Mektup yüzyıllardır iletişimin en sa-
mimi dili olarak kabul ediliyor. Farsça
ifadesi ‘’nâme’’. Başlangıcı ise ilk çağlara
uzanıyor. Garip bir çelişki. Bir yandan
gelişmişlikle övünürken diğer yandan
gelişmişliğin getirdiği eksen kayması
var. Ruhlarımızın buz gibi olmasının bir
sebebi olabilir mi?
Bir gün Mısır ve Mezopotamya uygarlık-
larında bir grup canı sıkılan haberci kil
tabletlere ve papirüslere mektup yazı-
yor. Bir arayışın peşinde olduklarını dü-
şünüyorum. Daha sonra Eski Yunan’da