Perspective Perspective 34 | Page 56

H Hayata Günün Mektupları Neye Dahil ? İşin gerçeği ne biliyor musun? Şimdilerde anında ulaşabilmenin verdiği cahil hissetmeyi yaşıyoruz. Büyülü Gerçekliğin somut olabileceğine inanıyoruz. Nasıl yani? Büyülü Gerçeklik ne mi? Bu, bir göze baktığında rüyalar görebilmek… Safa Pektaş [email protected] ana bu mektubu biraz kır- gınlıkla, biraz eksik ve biraz utançla yazıyorum. Bu çağ- dan içten içe ne kadar nefret ettiğimi biliyor ve kalbinde duyuyorsun. Kırgınım çünkü önü alınamayan bir çılgınlıkta sürükleniyorum. Hız başımı döndürüyor. İnsan durmadan çırpını- yor, çırpındıkça yükseliyor. Ruhlarını unutarak bir devinime saplanıyor. Bir- kaç cümlenin kâğıt üzerindeki hissiyatı ne çabuk unutuldu. Bana mektup yazın dediğimde hevesle, tamam, deyip; işin ciddiyetini anladıklarında vazgeçiyorlar. Aylarca bekliyorum ve yine de bir so- nuç alamıyorum. Aşık olduğun kadına, kalbinin sadece onun için attığını ya da güzelliğini, mektupla anlatmaktan daha zarif bir yol var mı? Dostunla dertleşir- ken sayfalara hüzünle bakmak ya da cümlelerle gülmek yaşamaya dahil mi- dir? Annene ne kadar özlediğini, babana paranın bittiğini yavaşça anlatmak say- gıya dahil midir? Sorduğum soruların cevabını bende bilmiyorum. S 52 Bir mevsimi tadıp, bir kar tanesiyle düş- mek istiyorum. Benimki hafif- lemek arayışı biraz da… Ken- dini kaybetme- ye yakınken son bir tutun- ma isteği. Kimi zaman böyle oluyor işte, amaçsızca mektup yazıyorum. Belki bu kalabalık- tan biraz olsun kurtulmak istiyorum. Bir mevsimi tadıp, bir kar tanesiyle düşmek istiyorum. Benimki hafiflemek arayışı biraz da… Kendini kaybetmeye yakın- ken son bir tutunma isteği. Nedenlerle çevrelendiğim anda yolda kalmak isteği. Telaşım olmadan, bir yere yetişmem ge- rekmeden sakince ıslanmak… Ellerimi saçlarıma götürüp damlalarla oynaş- mak… Her şeye rağmen birkaç dakika nefes almak isteği. Ah! Ne güzel anlatı- yorsun kendi rüyalarından, diyeceksin. Bir bakıma doğru ama benim gerçekliği- min çizgisi pek de net değil. Mektup yüzyıllardır iletişimin en sa- mimi dili olarak kabul ediliyor. Farsça ifadesi ‘’nâme’’. Başlangıcı ise ilk çağlara uzanıyor. Garip bir çelişki. Bir yandan gelişmişlikle övünürken diğer yandan gelişmişliğin getirdiği eksen kayması var. Ruhlarımızın buz gibi olmasının bir sebebi olabilir mi? Bir gün Mısır ve Mezopotamya uygarlık- larında bir grup canı sıkılan haberci kil tabletlere ve papirüslere mektup yazı- yor. Bir arayışın peşinde olduklarını dü- şünüyorum. Daha sonra Eski Yunan’da