Perspective Perspective 34 | Page 50

“ Bizim Atatork ’ umuz ” dedikleri Humeyni , bugün kendisinden nefret eden İranlılar için bile kimliklerinin ayrılmaz bir parçası .
46
Binlerce yıllık tarihlerine rağmen İranlılar hâlâ genç bir millet .
Cumhuriyeti ” nin bu hâli alacağını tahmin edebilir miydi ? Bilmiyoruz . Bildiğimiz şey , 1963 ’ te , Irak ’ ta sürgündeyken Şah ’ ı devirmeye yönelik tüm umutlarını yitirdiği .
Peki görece laik , Batı blokunda bulunan ve ABD ’ nin bölgedeki en önemli müttefiki olan İran ’ da bu ürküten değişim nasıl yaşandı ?
Tarihi boyunca despotik monarklar tarafından yönetilen İran , -bugün olduğu gibi- pek çok ulusa ev sahipliği yapmış , oldukça geniş bir ülke . Türkiye ’ yle aşağı yukarı aynı dönemde ( 19 . yy ’ ın ilk yarısı ) Batılılaşma sürecine giren İran ’ da Meşrutiyet Devrimi 1911 ’ de başarılı olur . Ancak ülke üzerinde eksik olmayan Rus-İngiliz çıkar çatışması II . Dünya Savaşı ’ nın sonuna dek her türlü kalkınmanın önünü keser : İran ; tamamına yakını kırsal kökenli , eğitimsiz ve mollaların egemenliğindeki bir nüfusa sahip sömürgedir . 1925 ’ te askerî darbeyle Türk kökenli Kaçar Hanedanı ’ nı deviren Rıza Şah Pehlevi hızlı bir modernleşme hareketine girişir : Atatürk ’ e “ Sen komutansın , ben askerinim .” diyecek kadar hayran olan Şah , seküler bir ulus devlet yaratma projesini kararlılıkla uygular . II . Dünya Savaşı yıllarında , Sovyetlerin ve Britanya ’ nın işgali sonucu tahtını küçük yaştaki oğluna bırakır : Mollaların gelecekte , İranlı çocuklar süt bulamazken viski dolu havuzlarda yüzüyordu , diyerek itham edecekleri , sürgünde ölecek son Şah Mehmet Rıza Pehlevi . İkinci ve son Pehlevi şahı , babasının adımlarını takip etmeye gönüllü değildir ; ABD ’ nin Sovyetleri çevreleme fikri çerçevesinde ülkesini askerî üs hâline getirir , lüks ve sefahate düşkündür , İran ’ daki her türlü muhalefeti -özellikle sol ve İslamcı hareketleri- şiddetli bir şekilde bastırır . 1971 ’ de , Pers İmparatorluğunun 2500 . kuruluş yıldönümünü tüm dünyanın izlediği görkemli bir törenle kutlarken saltanatının sonsuzluğa erişeceğinden emindir . Halbuki gizli polisi SAVAK ’ ın döktüğü kanlarda bir “ devrim ” fidanı yeşermektedir .
1979 yılına gelindiğinde protestolar alır başını yürür ; ancak olaylar Humeyni ’ nin son sürgün yeri Paris ’ ten dönüşüyle alevlenir . Sol , İslamcı ve ayrılıkçı grupların başını çektiği devrim hareketi ; her bir ideolojiyi okşayan , işçi ve ezilenlerin haklarından yana tavır alarak “ emperyalizme karşı savaştığını ” ifade eden Humeyni ’ nin
“ Meydan-ı Azâdî ” ( Özgürlük Meydanı )’ nın merkezindeki Özgürlük Kulesi , İslam Devrimi ’ nin en ateşli günlerine sahne olmuştu .