P: Bu güne kadar müze yokken bu ka-
dar eseri nasıl muhafaza ediyordunuz?
YK: 300-400 tanesi müzede sergile-
niyordu, diğerleri de depolarda özel
koşullarda saklanıyordu. Hepsini sergi-
lemek ne yazık ki mümkün değil. Her
eserin belli dönemlerde bakımı, onarımı
gerecek. Ama baş yapıtlar müzenin ol-
mazsa olmaz eserleri hep sabit noktala-
rında kalacaktır.
P: Sizce bu proje son zamanlarda artan
AVM anlayışının yönünü değiştirebilir
mi?
YK: Değiştirecek çünkü bizde yani
Türkiye’de sanat alanına, özellikle
plastik sanatlara bir boş vermişlik ve
lakaytlık var. Çünkü öyle bir müze ge-
leneğimiz yok. Bizim mevzuatlarımız
ve yönetmeliklerimiz bile toprak altını
kıymetli sayar. Arkeolojik buluntular
kıymetlidir ama resim, heykel gibi eser-
leri pek önemsemezler. Bir koleksiyon-
cunun arkeolojik bir buluntuyu alırken
pek çok izin alması gerekirken resimle
ilgili öyle bir prosedür yok. Çok büyük
bir boşluk, bir eksiklik var. Tabii ki bi-
zim müzemizde de yaşama alanları ola-
cak. Çok fonksiyonlu salonlarda semi-
nerler, konferanslar, sinemalar olacak.
Ama ticari film değil, sinema sanatı doğ-
rultusunda filmler. Zaten bir Hollywood
filmi orada kendine seyirci aramaz. Ör-
neğin, Vaslav Nijinsky isimli Rus bir 20.
Yüzyıl baleti vardır. Bale sanatının dün-
yadaki en büyük dehalarından birisidir.
Onunla ilgili çekilen bir belgesel orada
gösterildiği zaman Türkiye’deki kültür
ve sanat hayatına en büyük destek ve-
rilmiş olunur. Müzede küçük bir kafe,
bir kütüphane de bulunacak, tıpkı tüm
dünyada olduğu gibi.
P: Bir antreponun bir müze olarak dö-
nüşüm geçirmesi de bir tasarım değil
midir aslında? Hayatla beraber dönüşü-
mün somutlaşmasıdır diyebilir miyiz?
YK: Kesinlikle, bir antrepo bile öylesi-
ne tasarlanabilir ki bu bir müzeye dö-
nüşebilir ve bu müze uluslar arası bir
yarışmada ödül alabilmiştir. Antrepo
binasını tam bir tasarım konsepti olarak
düşünürseniz, biz orayı aslında modifi-
ye ediyor, yeniden tasarlıyoruz. Sıfırdan
bir antrepo binası yapmıyoruz. Mevcut
“Türkiye Cumhuriyeti
sınırları içerisinde
gerçekten müze olarak
projelendirilmiş ilk
müze binası burası
olacak. Bu güne kadar
müze binaları hep
mevcut binaların
içerisine girilerek
oranın kurgulanmasıyla,
dönüştürülmesiyle
sağlanıyordu. Bu kez bir
bina baştan sona müze
fonksiyonlarıyla hayata
geçirilecek.”
yapıyı dönüştürüyoruz. Müzenin proje-
si ilk yapıldığı andan beri fonksiyonları
itibarı ile antrepoları olan o belleğin de
devamı niteliğinde, bina konteynırlar-
dan oluşuyor. Ama bu konteynırlar dış
cephelerde kendini açıkça gösterdiği
gibi içeride de devamlılığı olan detay-
lardır.
P: Projede görülen kırmızı detaylar kon-
teynır değil mi?
YK: Evet ve onlar gece belirli bir saat-
ten sonra ışıklanarak birer aydınlatma
elemanına dönüşec