Perspective Perspective 28 | Page 31

vardır bununla ilgili . Söyleyen de ünlü bir İngiliz romantik ressamdır , William Blake . Aynı zamanda bir şair , olağanüstü bir ressam , aynı zamanda bir anarşist . Anarşizmi Pierre-Joseph Proudhon veya Mikhail Bakunin geleneğinde devam ettiren bir anarşist . Mevcut düzenle ilgili problemi var , o düzen de kilise . O Hıristiyanların kutsal kitabını kendine göre yeniden yazmıştır . Yazdığı o kutsal kitabı da bu sefer resimlemiştir . Bütün resimleri , bütün sanat hayatı ona bağlıdır . Dönemi itibariyle de oldukça marjinal olan Blake ; “ Benim resimlerimde gördüğünüz her şey aslında doğada var , ama benden başka hiç kimse o şeyleri bir arada benim gibi göremez .” demiştir . İşte buu bir tasarımdır . O şeyleri bir araya getirmek , onları tekrar kurgulamak , sanatın bütün alanlarında olduğu gibi hayatın bütün alanlarında da herkes için geçerli olan bir şeydir .
Bugün bütün sanat dalları içinde bakarsak , hepsinde sanatçının değişmez çalışma prensipleri vardır . Bu işte tasarım sürecidir . Öncelikle bir başlık seçersiniz , ressam ya da yazar olun , fark etmez , genel bir kurgu yaparsınız . Ressamlar sinemacılar gibi çalışır önce bir senaryo oluştururlar . Tıpkı sinema gibi , çünkü ikisi de eserini görsellik üzerine kurar , imge üzerine giderler . Ve o imgeleri destekleyecek imajları bulmak zorundadırlar . Senaryoyu yazarsınız , oyuncularınızı bulursunuz , synopsis ’ i hazırlanır , her oyuncunun rolü dağıtılır . Bunun gerçekleşmesi için de uygun mekanları arayıp bulursunuz sonra o uygun mekanlara ışık faktörünü
yüklersiniz ; günün hangi saati olduğu bir ressam için çok önemlidir . Resimleyeceğiniz sahne , günün hangi saatinde olacak ? Çünkü o da metnin bir parçasıdır . Sanat tarihini incelerken Klasik , Barok , Rokoko , Romantizm gibi dönemlerin hepsinde ışık faktörü vardır . Klasik dönemlerde ışığı o kadar yoğun kullanmazsınız , orada form ve biçim önemlidir fakat sonra zaman geçtikçe
“ Benim resimlerimde gördüğünüz her şey aslında doğada var , ama benden başka hiç kimse o şeyleri bir arada benim gibi göremez .” - William Blake
ışık devreye girer .
Doğalcılık yani natüralizm gibi akımları kurgu ve tasarımın bir parçası olarak , felsefeyle birlikte hareket eden sanatı ve sanatçıların da birer filozof olduğunu düşünmelisiniz . Rönesans felsefesinin en büyük üç ustasından biri olan Leonardo da Vinci ’ nin filozof tarafını hep kenarda tutarız , bu büyük bir yanlıştır . Tarihsel sürecin içerisinde hep ara noktalarda büyük tasarımcılar vardır çünkü onlar bir cümleyi kurmak için vesile olan sözcükleri ortaya döken kişilerdir . Çoğunluğu da bilim insanı olduğu gibi felsefesi anlamda da hayatı tanımlamaya çalışan kişilerdir . Böyle baktığımızda ressamların , heykel tıraşların , edebiyatçıların da bir alt metin oluşturması kaçınılmazdır . Zaten bir resme baktığımızda “ Konusu nedir ?”, “ Burada ne anlatılmak istenmiş ?” demek gibi bir alışkanlığımız vardır . Soyut veya somut imgelerle yönetilmiş bir sanat eseri olsun fark etmez . Mutlaka alt metni merak ederiz . Batılı sanatçıların 13-14 . yüzyıllardan itibaren kutsal kitaplardan hareket ederek bir takım eserler oluşturduklarını görürüz . 12 . yüzyıldan 17 . yüzyıla kadar oluşturulan tüm resimlerin , kutsal kitapların bir tür çizgi romanı olduğunu görürüz . Burada alt metin kutsal kitaptır ve o alt metni yeniden kurgulayan da sanatçıdır . Mesela Adem ile Havva ’ nın yaratılışını Michelangelo Sistine Şapeli ’ nde başka , Cennetten
Kovuluş sahnesini Rubens başka tasarlıyor . Bu tasarımlarda ülke farklılıkları da ortaya çıkıyor .
Yani güneyli bir sanatçının bakışıyla
29