Perspective Perspective 28 | Page 21

haliyle değineceğim bu konuya. Çünkü tasarım denince mimariden bahsetme- den olmaz. İnsanlık çağ atladıkça, insan- ların beklentileri de her alanda olduğu gibi mimaride de değişti. Tatmin sınır- ları yükseldi, daha farklısını, daha oriji- nalini istemeye başladılar. Bu durumda arz-talep döngüsü doğrultusunda, yaza susuz kalacak olan biz değilmişçesine 75. katta havuzlar, toprak üstündeki ormanlarımız katledilmiyormuşçasına çatılarda ormanlar, bir de hangi mantık- la moda olduğunu anlamadığım yerden göğe cam dış cepheler gibi birtakım yeni bina tasarımları ortaya çıktı. Tabi bir de duvarların diğer tarafı, işin iç yüzü var ki, orası tam bir hayal gücü Her icadın kağıt üzerine dökülmüş bir varoluş hikayesi vardır ki, buna tasarım demememiz için bir sebep yok sanırım. lanan ve inşasında yalnızca demir kul- lanılan bir mühendislik harikası olan Eiffel Kulesi’ni verebiliriz. Eiffel, iyi bir tasarımın sıradan bir inşaat malzemesi olan demiri bile nasıl estetik ve ölüm- süz bir anıt hale getirdiğinin, bununla da kalmayıp koskoca bir ülkenin sem- bolü yaptığının göstergesi. Diğer yan- dan, Panama Kanalı’nın fonksiyonelli- ği dolayısıyla bir şaheser olduğunu da söylemeden geçemeyiz. Görüntüsüyle değil belki ama çalışma prensibiyle tam bir mühendislik harikası ki bu da bize tasarımın fonksiyonelliğiyle de dillere destan olabileceğini gösteriyor. Crème de la crème Boyutunda Tasarım cümbüşü. Her zevke hitap edecek, ha- yatı kolaylaştıran çeşi t çeşit tasarımlar ortaya çıktı. Ama hayatı kolaylaştırmak ve tasarım kelimelerini aynı cümlede kullanınca, fonksiyonellik ve orijinalli- ğin çok farklı şeyler olduğuna da dikkat çekmek isterim. Her fonksiyonel olanın aynı zamanda farklı da olduğunu söyle- yemeyiz. Dünya çapında düşündüğümüzde, bazı tasarımlar fonksiyonelliğiyle bazıları da sanatsallığıyla efsaneleşmiştir. Öyle ki, sanatsal güzelliği yapılış amacının önü- ne geçip, dünyanın dört bir yanından insanları akın akın kendine çekebilir. Mesela Anton Gaudi’nin tasarladığı ama inşasını bitiremeden öldüğü ve hala bi- tirilemeyen Barcelona’daki La Sagrada Familia (Kutsal Aile) Bazilikası buna eşsiz bir örnek. Sıra dışı tasarımı sayesinde, daha inşaat halinde olmasına rağmen milyonlarca insan tarafından ziyaret ediliyor. Başka bir örnek olarak, yıllar önce Paris Fuarı’nın giriş kapısı olarak fuar bitiminde kaldırılmak üzere tasar- Bir de, zenginlik tanımının da üzerin- deki sınıfı nitelerken kullanıldığı için en uygun başlığın bu olduğunu düşün- düğüm bir tasarım sektörü var. Çoğun- luğun standartlarına değil de, kapita- lizmin favori kitlesi olan, 1. aşamada “çok param var nereye harcasam”, 2. aşamada “bakın bakın çekinmeden ba- kın işte bunu aldım ama inanır mısınız, hala çok param var” zihniyetindeki, ki- barca “zengin” diye tabir ettiğimiz sınıfa hizmet ediyor. Bir de parasının mikta- rını anlatmaya sıfatların yetmediği, pır- lantalı duş başlıklarıyla altın suyunda banyo yapanlar var ki, “limited edition” dediğimiz sistemin 1(bir) tane ile sınır- landırılmışını kullanıyorlar ve onlar da “öyle çok param var ki, bunu bana özel ürettiler” sınıfı. Bu sektörün iki de büyük yıldızı var: arabalar ve mücevherler. Bilirsiniz, en büyük korkuları sivri topuklarıyla Arna- vut kaldırımlarında yürümek zorunda kalmak olan çıtı pıtı hanımefendilerimiz var bizim. Onlar, pırlantası daha büyük olsun, elması daha saf olsun, böylesi sa- dece bende olsun derken, holdinglerin- de dev ekranlarda belgesel seyreden şık beyefendilerimiz, vitesi altın kaplamalı olsun, direksiyonu kaplamayın güneşte ısınıyor, jantlar da platin olsun diyor. Böyle “crème de la crème” talepler ge- lince, tasarımcılarımız da “crème de la crème” tasarımlar yaparak beklentileri karşılamaya çalışıyorlar. Yanlış anlaşıl- masın, eleştiri yapmıyorum, yalnızca gözlem benimkisi. En başta söylediğim gibi, tasarımın be- nim baktığım yerden nasıl göründüğü- nü anlatıp, kendi üslubumla sizi ken- di bakış açıma misafir etmek istedim. Memnun kaldıysanız, yine beklerim.P 19