Perspective Perpective Sayi 33 | Page 69

Perspective: Öncelikle beklediğiniz so- ruyu soralım. Cadıköy ismi nereden geldi? Hikayeyi baş kahramanından dinleyelim. Nebi Öztürk: İstanbul’da turist görmeye alışkın olsak da Kadıköy öyle değildi. Ama şu son olaylara kadar bir hayli turist gelme- ye başlamıştı son zamanlarda. Artık kafile şeklinde Kadıköy’de de turistleri görmeye başlamıştık. Bizim kafamızda da böyle bir kafe oluşumu vardı o zamanlarda, bir isim arayışı içindeydik. Sonra turistler açısın- dan Kadıköy’ü okumak “c” ile daha ko- lay olur, “Cadıköy” olarak yazarsak onlar daha kolay okur diye düşündük. Nitekim bunu yapınca bir de cadı kelimesinin de oluştuğunu fark ettik. Bu da bize konsepti getirdi. Bununla ilgili ilk başlarda tereddüt de yaşadık ters tepki alır mı diye. Nitekim “Kadıköy’ümüzü Cadıköy yapmışlar” gibi garip tepkiler de geldi. Ama sonuçta tep- ki iyi de olsa kötü de olsa yaptığınız şe- yin fark edildiği anlamına geliyor. Baktık burası açılmadan önce fotoğrafları falan da çekiliyor ismin sırf “Cadıköy” olduğu için. Demek ki hakikatten güzel bir şey yapmışız, en azından dikkat çeken bir şey yapmışız dedik. Ama dediğim gibi ilk başta İngilizce’de /c/’nin /k/ diye okunabil- mesinden yola çıktık. Sonra bir de baktık ki kimse de almamış “Cadıköy” ismini. Ya düşünmemiş, ya düşünmüş ama uğraşma- mış bir marka olsun diye. Biz bununla ilgi- li girişimleri de yaptık, uzun bir aşamaydı marka tescil etmek, ama şimdi markamızı da tescil etmiş bulunuyoruz. P: O zaman mekanı Kadıköy’de açacağı- nız önceden belliydi ? N.Ö: Tabi belliydi. Zaten bizim burada in- ternet kafe olarak işlettiğimiz bir yerimiz vardı, buranın köşesini Kadıköy’deki bu kafe oluşumundan dolayı kafeye çevirmek istedik. Uzun yıllardır Kadıköy’deyiz. Bir de Kadıköy’e hakikatten cuk oturdu. Ama başka yerlerde de olursa, neden olmasın. Sonuçta İstanbul’un her tarafı köy. O yüz- den her yere gider Cadıköy. (gülüyor) P: Küçük bir mekan olmasına rağmen içeride bir çok farklı konsept ve değişik objeler var. Dekorasyon ve konsept hep aklınızda mıydı, isimle birlikte mi geliş- ti? O süreçten biraz bahseder misiniz? N.Ö: Bunlar hep aşama aşama oldu. Açık- çası hiçbir mimarla da çalışmadık. Tama- men kendi emeğimiz, beyin fırtınalarıyla oluşturduğumuz şeylerle ortaya çıktı. Ama ondan sonra bir baktık ki bunların hepsi birbirini bütünledi iş bittiğinde. Charlie Chaplin’i yaptık, bir Cadıköy kolaj çalış- ması yaptık. Cadıköy’de bir cadı konsepti Burada yediğiniz içtiğiniz şeyleri her yerde yiyip içebilirsiniz. Daha iyilerini de yiyip içebilirsiniz. Ama buradaki o farklı dokuyu, sıcak ortamı başka yerlerde bulamazsınız. var, Halloween konsepti, o bir anlamda ölümü de çağrıştırıyor. Onu tasarlarken oradaki resimler hep Türk tarihinde yaşa- mış politikacıların, hepsi şu an hayatta ol- mayan insanlar. O bile konseptin parçasıy- mış gibi oldu. Ama biz bunu parçası olarak düşünmeden yaptık, sonradan fark ettik. P: Mekanın en özgün özelliklerinden biri de menüsü. Biz inceledik ama bir de sizden dinleyelim “Cadıköy Postası”nı ve tabii ki fanzini. N.Ö: Burası başından beri farklı olmaya çalışan bir kafe. İnsanlar alışmış standart şeylere. Bir mimara gidip bana bir kafe yap dediğin zaman belli ne yapacağı. Burası konsept bir kafe olurken biz her şeyi farklı olsun istedik. Eğer siz onu yakalayabiliyor- sanız insanlar size ne yapmanız gerektiği- ni veriyor zaten. Bu fanzin fikri aklımızda yokken, ilk tadilat sırasında buraya genç arkadaşlar gelmişti, fanzinimizden alır mı- sınız, bize yardımcı olur musunuz diye. Kendileri bir grup oluşturmuşlar, çeşitli 65