Perspective: Öncelikle beklediğiniz so-
ruyu soralım. Cadıköy ismi nereden
geldi? Hikayeyi baş kahramanından
dinleyelim.
Nebi Öztürk: İstanbul’da turist görmeye
alışkın olsak da Kadıköy öyle değildi. Ama
şu son olaylara kadar bir hayli turist gelme-
ye başlamıştı son zamanlarda. Artık kafile
şeklinde Kadıköy’de de turistleri görmeye
başlamıştık. Bizim kafamızda da böyle bir
kafe oluşumu vardı o zamanlarda, bir isim
arayışı içindeydik. Sonra turistler açısın-
dan Kadıköy’ü okumak “c” ile daha ko-
lay olur, “Cadıköy” olarak yazarsak onlar
daha kolay okur diye düşündük. Nitekim
bunu yapınca bir de cadı kelimesinin de
oluştuğunu fark ettik. Bu da bize konsepti
getirdi. Bununla ilgili ilk başlarda tereddüt
de yaşadık ters tepki alır mı diye. Nitekim
“Kadıköy’ümüzü Cadıköy yapmışlar” gibi
garip tepkiler de geldi. Ama sonuçta tep-
ki iyi de olsa kötü de olsa yaptığınız şe-
yin fark edildiği anlamına geliyor. Baktık
burası açılmadan önce fotoğrafları falan
da çekiliyor ismin sırf “Cadıköy” olduğu
için. Demek ki hakikatten güzel bir şey
yapmışız, en azından dikkat çeken bir
şey yapmışız dedik. Ama dediğim gibi ilk
başta İngilizce’de /c/’nin /k/ diye okunabil-
mesinden yola çıktık. Sonra bir de baktık
ki kimse de almamış “Cadıköy” ismini. Ya
düşünmemiş, ya düşünmüş ama uğraşma-
mış bir marka olsun diye. Biz bununla ilgi-
li girişimleri de yaptık, uzun bir aşamaydı
marka tescil etmek, ama şimdi markamızı
da tescil etmiş bulunuyoruz.
P: O zaman mekanı Kadıköy’de açacağı-
nız önceden belliydi ?
N.Ö: Tabi belliydi. Zaten bizim burada in-
ternet kafe olarak işlettiğimiz bir yerimiz
vardı, buranın köşesini Kadıköy’deki bu
kafe oluşumundan dolayı kafeye çevirmek
istedik. Uzun yıllardır Kadıköy’deyiz. Bir
de Kadıköy’e hakikatten cuk oturdu. Ama
başka yerlerde de olursa, neden olmasın.
Sonuçta İstanbul’un her tarafı köy. O yüz-
den her yere gider Cadıköy. (gülüyor)
P: Küçük bir mekan olmasına rağmen
içeride bir çok farklı konsept ve değişik
objeler var. Dekorasyon ve konsept hep
aklınızda mıydı, isimle birlikte mi geliş-
ti? O süreçten biraz bahseder misiniz?
N.Ö: Bunlar hep aşama aşama oldu. Açık-
çası hiçbir mimarla da çalışmadık. Tama-
men kendi emeğimiz, beyin fırtınalarıyla
oluşturduğumuz şeylerle ortaya çıktı. Ama
ondan sonra bir baktık ki bunların hepsi
birbirini bütünledi iş bittiğinde. Charlie
Chaplin’i yaptık, bir Cadıköy kolaj çalış-
ması yaptık. Cadıköy’de bir cadı konsepti
Burada
yediğiniz
içtiğiniz şeyleri
her yerde yiyip
içebilirsiniz.
Daha iyilerini
de yiyip
içebilirsiniz.
Ama buradaki
o farklı dokuyu,
sıcak ortamı
başka yerlerde
bulamazsınız.
var, Halloween konsepti, o bir anlamda
ölümü de çağrıştırıyor. Onu tasarlarken
oradaki resimler hep Türk tarihinde yaşa-
mış politikacıların, hepsi şu an hayatta ol-
mayan insanlar. O bile konseptin parçasıy-
mış gibi oldu. Ama biz bunu parçası olarak
düşünmeden yaptık, sonradan fark ettik.
P: Mekanın en özgün özelliklerinden
biri de menüsü. Biz inceledik ama bir de
sizden dinleyelim “Cadıköy Postası”nı
ve tabii ki fanzini.
N.Ö: Burası başından beri farklı olmaya
çalışan bir kafe. İnsanlar alışmış standart
şeylere. Bir mimara gidip bana bir kafe yap
dediğin zaman belli ne yapacağı. Burası
konsept bir kafe olurken biz her şeyi farklı
olsun istedik. Eğer siz onu yakalayabiliyor-
sanız insanlar size ne yapmanız gerektiği-
ni veriyor zaten. Bu fanzin fikri aklımızda
yokken, ilk tadilat sırasında buraya genç
arkadaşlar gelmişti, fanzinimizden alır mı-
sınız, bize yardımcı olur musunuz diye.
Kendileri bir grup oluşturmuşlar, çeşitli
65