Perspective Perpective Sayi 33 | Page 70

66
hikayeler çizimler yapıyorlarmış. Ne güzel bir şey dedik. Böyle interaktif bir menü olursa müşterilerinden de en sağlıklı dönüşleri alacağımız bir yer diye düşündük. Güzel de bir ismimiz var, onu da Cadıköy Postası olarak kullanıp interaktif bir menü hazırlamayı düşündük. Bu her ay basılıyor ve her ay ciltletip anı olarak saklıyoruz. % 99 güzel şeyler yazılıyor çünkü başında bekliyoruz yazarken( gülüyor). Ama % 1 bile kötü bir şey geldiğinde hemen bunu düzeltelim diyoruz. Bunu sanal ortamdan yorumlardan da alabilirsiniz ama biz bir anı olarak da kalsın diye böyle yaptık. Çoğu zaman da gururumuzu okşayacak şeyler yazıyorlar. O yüzden böyle her ay değişen bir menü yapmaya karar verdik.
P: Menüde müşterilere ayırdığınız alanlarda ne gibi şeylerle karşılaşıyorsunuz? Sizi şaşırtan, üzen, hoşunuza giden neler oldu mesela?
N. Ö: Öyle şeyler geliyor ki, beynimizi yakıyor bazı mesajlar. İyi bir şey mi demiş kötü bir şey mi diye. Çok arafta bırakan cümleler yazılıyor. Kötü bir şeyler yazıyor, sonunda gülücük koyuyor falan böyle değişik şeylerle karşılaşıyoruz. Cadıların hakkını yiyorsunuz diyen var, çok eril bir kafesiniz boğa ambleminiz var diyen var … Boğa Kadıköy’ ün boğası aslında. Enteresan
Bazen bir şey söylüyorlar içmiyorlar bile, sırf fotoğraf çekmek için giriyorlar.
şeyler yaşıyoruz yani. Mesela şöyle bir yorum vardı:“ Cadıköy’ ün sıcak beyaz çikolatası Tanrı ile konuşmak gibi.” Bu bir yandan çok güzel bir şey gibi geliyor. Tanrıya ulaşmak, acayip bir keyif almak gibi. Ama bir arkadaş vardı yanımda okurken, dedi ki:“ Abi ya ateistse?”
P: 10 ay gibi kısa bir sürede birçok listede üst sıralara geldiniz, yüksek puanlar, güzel yorumlar ve birçok müdavim kazandınız. Bu başarınızı neye bağlıyorsunuz?
N. Ö: Bunun tek sebebi farklı olmamız ve farklılıktan dolayı insanların birbirine bunu duyurma, bilmeyene gelemeyene bunu anlatma çabasında kaynaklanıyor.
Çünkü insanlar daha oturmadan burada cadı şapkalarını takıp fotoğraf çekiyorlar, özellikle genç kesim, ama benim annem de tabi. Çağımızın meselesi oldu fotoğraf çekip paylaşmak. Bir selfie çubuğu da koyduk. Selfie çubuğu da zaten çağımızın Mona Lisa çerçevesi gibi. Yani ön planda olmayan birçok müzeden daha çok fotoğraf çekiliyor herhalde burada.
P: Sosyal medyayı fazlaca aktif kullanıyorsunuz. Bu süreçten biraz bahseder misiniz? Hesapların yönetimi, paylaşımlar, menüdeki içerikler nasıl belirleniyor?
N. Ö: Hepsiyle şu an için ben ilgileniyorum ama benim de yetebileceğim nokta bir yere kadar. Şu an başarabiliyorum ama tabi ilerleyen zamanlarda takipçilerimiz, içeriğimiz, başka yer düşüncelerimiz çoğaldıkça, o zaman daha profesyonel birilerini alırız diye düşünüyorum. Ama profesyonel yardım almaya çalıştığınız zaman onlar sizin o espritüel veya yaratıcı ruhunzu bazen yakalayamayabiliyorlar. Samimiyeti kaybedebiliyorsunuz. Orada da böyle bir sıkıntı var o yüzden bir süre daha böyle gitmeyi düşünüyoruz.
P: Şube açınca da aynı samimiyet problemi olabiliyor, ama siz sıcak bakıyorsunuz galiba şube açma işine?
N. Ö: Ben şöyle düşünüyorum, böyle bir markayı yakalamışken tek burayla kalmamak gerekiyor. Biz açılalı 3-4 ay olmuştu, Konya’ dan, başka şehirlerden bu ismi, bu konsepti kullanmak istiyoruz, çok tutar diye gelenler oldu ama biz zaten daha ne yaptığımızı bilmediğimiz için o zamanlar korkuyla baktık. Biraz da kendimize olan güvensizliğimizden, daha bu işte çok yeniyiz biraz zaman geçsin alışalım ondan sonra bakarız şeklinde konuştuk.
P: Mekan sitelerinde sizi araştırdığımızda yorumların çoğunun sunumların güzelliğinin yemeklerin lezzetinin yanı sıra personelin sıcakkanlılığı ve güler yüzlülüğüyle ilgili olduğunu görüyoruz. Cadıköy’ de bu sıcak ortamı nasıl sağlıyorsunuz?
N. Ö: Biz burada yapım aşamasında bir ara eleman aranıyor dedik onun dışında hiçbir şekilde eleman arama duyurusu yapmadık. Burada çalışan bütün elemanlarımız kendi misafirlerimizdi zamanında, müşterilerimiz. Çalışanların yüzde doksanı öğrenci ve onlar zaten buraya o sıcaklıkla mutlu hissettikleri için geliyorlardı. Herhalde kendimizi nasıl daha mutlu hissederiz diye düşündüler. Buradan zaten çıkmak istemiyorlardı. Burada çalışarak daha çok vakit geçirebiliriz diye düşündükleri