Perspective Perpective Sayi 33 | Page 39

37
Perspective : İlk olarak neden kağıt ? Kağıthane HouseofPaper markasını nasıl yarattınız , nasıl bu fikir ortaya çıktı ?
E . T : Ben grafik tasarımcısıyım . Grafik çalışmaların çoğu zaten kağıt üstüne gerçekleştiriliyordu . Şimdi git gide yeni teknolojilerle kağıttan vazgeçiliyor ama yine de benim için en önemli malzemelerden bir tanesi kağıt . Bazı kağıdın hatırası var , bazı kağıdın hatırası yok . Bence canlı bir şey kağıt , ağaçtan yapılıyor . Böyle düşünüyordum bir gün , kağıt bu kadar hayatımızın içinde olmasına rağmen niye bununla ilgili tam olarak istediğim gibi bir yer yok diye . Sonra kağıt , Kağıthane derken işte bu fikir çıktı .
Maalesef ismini ben bulamadım . Reklam ajansı sahibiyim ve bunca yıllık reklam hayatımda birçok markaya isim koydum fakat kendi markamın ismini arkadaşım koymuş oldu . Kağıthane özellikle yabancılar için telaffuzu zor bir kelime olduğu için sonuna HouseofPaper ekledik ve hemen akabinde , 2007 senesinde , patentini aldım . Sonra da böyle yavaş yavaş ürünleri tasarlamaya başladım . 2011 ’ de şu an içinde bulunduğumuz dükkanı bulduk . O zaman Karaköy böyle bir Karaköy değildi tabi . Buranın sahibi kız kardeşim . ( Bej Karaköy ’ den bahsediyor ) 2011 yılında burada Kağıthane ’ nin çok güzel bir etkinlikle tanıtımını yaptık .
Niye Türkiye ’ yi temsil edecek ucuz ve tatlı bir şey yok ?
P : Sizin kafanızda bir fikir oluşmasından müşterinin onu satın almasına kadar süreç nasıl gelişiyor ? Mesela bir atölyeniz var mı ?
E . T : Ajansımız var . Merkez ofisimiz ve depomuz Büyükdere ’ de . Hatta buranın ürünlerinin deposu için oranın şeklini değiştirmek zorunda kaldık . Kafamızda bir fikir oluşuyor , ondan sonra o fikir için ya bir fotoğraf gerekiyor ya bir çizim gerekiyor ya bir grafik tasarım gerekiyor . Ondan sonra onun bir maketini yapıyoruz . Üretim kararı aldıktan sonra çalıştığımız üretici firmalara yolluyoruz . Ürünler son olarak ambalajlanmak üzere dükkana geliyor .
P : Bir yandan da üniversitede öğretim görevlisiniz galiba ?
E . T : Evet iki üniversitede öğretim görevlisiyim . Biri İTÜ , güzel sanatlar bölümünde bir ders veriyorum , bütün mühendis çocuklar katılıyor , iletişim sanatı dersin adı . Çok eğlenceli geçiyor çünkü bugüne kadar bu konulara hiç eğilmemiş öğrencilerle yepyeni bir şeyler yapıyoruz ve onlara başka bir dünyayı anlatmış oluyorum . Beni de çok heyecanlandıran bir ders oluyor . Biri astrofizik okuyor biri elektrik mühendisliği okuyor , karşılarında benim gibi biri onlara kağıt katlamayı , sunum yapmayı öğretmeye çalışıyor . Çok eğleniyoruz . Bir de Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar