Perspective Perpective Sayi 33 | Page 37

ki daha farklı işler yapardım ama hayal- lerim o yönde değildi. Hedefim burada da neler yapabileceğimizi göstermek. Türkiye’de bunu yapmak kırılma nokta- sı olacak. Bu cesaretlendirmeye ihtiyacı- mız var. P: Game of Thrones süreci nasıl ge- lişti? O.C.Ç: Bir Japon firması için iş yapı- yorduk, o proje bittikten sonra bir iş görüşmesine çağırdılar. Aslında Game of Thrones’da çalışmak istemiştim ama en başta teklifi veren ekip için Kanada’ya gitmem gerekiyordu ve gidemedim. Los Angeles’ta Marvel’in Avengers filminde çalışıyordum o sıralarda. O proje bittik- ten sonra Game of Thrones’un ekibi ça- lıştığım stüdyoya geldi. Hani gerçekten çok isterseniz o şey sizi bulur ya, herhal- de o durum oldu. P: Nasıl bir gelecek hayal ediyorsu- nuz Türkiye’deki dijital tasarım sek- törü için? O.C.Ç: Evrende her şey birbirine bağlı. Bir zincirleme etki yaratmak istiyorum. Burada sizinle konuşma- daki amaçlarımdan bir tanesi Galata- saray Üniversitesi’ndeki öğrencilere uzanarak bir şeylerin değişimini baş- latmak. Game of Thrones zamanın- da kendi hesaplarımdan paylaşım yapmadım. Bir anda duyuldu ve ha- berlere kadar çıktı. Attığınız küçük bir adım bile dalgalar şeklinde büyü- yerek hiç tahmin etmediğiniz etkiler yaratabiliyor. Ben burada radikal de- ğişimler yapmak istiyorum. Türkiye tasarım konusunda buna ne kadar uygun bilmiyorum ama Türk genç- leri sanatta ilerlemeye hazır bence. Elimden geldiğince bunun için ça- balayacağım. Değiştirmek istediği- miz zaman değiştiremeyeceğimiz bir şey yok. Önemli olan istemek. Biraz olumsuz yorumlara kulakları tıka- mak. Ben gideceğim, başaracağım dediğim zamanlar bana gülmüşlerdi. P: Ülkemizde yaşayıp yeteneği olan ama yurtdışında eğitim alma imkanı olmayan gençlere ne önerirdiniz? O.C.Ç: Bu ülke daha iyilerini hak ediyor. Belki ülkeden uzakta kal- manın verdiği bir şeydir, tarihte her zaman cesaretlendirilmeye ihtiyaç duyduk. Bu sektörde de varız dedik- ten sonra çok güzel şeyler başaraca- ğımızı biliyorum, buna inanıyorum. Amerika’ya gitmemiş olsaydım ne yapardım diyorum. Forumlar çok gelişti. Gerekli tüm bilgileri oradan alabiliyorsu- nuz. Sanatçıların işlerini yakın- dan inceleye- biliyorsunuz, dosyalarını i n c e l i y o r- sunuz. O kaliteyi nasıl ya- kalayaca- ğınızı za- ten takip edersiniz mutlaka anlar- sınız. Bunla- rı takip etsinler, kendi işlerini mümkün olduğu ka- dar paylaşsın- lar ve yorum alsınlar. Sonuç- ta kendiniz için yapıp rafa kaldı- ramazsınız. Bunun için yapmıyorsunuz, insanlarla paylaşıp o duyguyu başkalarına da vermeye çalışıyorsu- nuz. Aldığınız dönüt- ler sayesinde gelişi- yorsunuz. İnternet, dijital dünya, öyle olanaklar sağlıyor ki mailinizi bir açarsınız, teklif almışsınızdır. Ben olsam inter neti mümkün 35 olduğu kadar iyi kullanırım ve sürekli çalışırım. Ben Ankara’da doğup büyüdüm ama sürekli ge- liştirdim kendimi. Kültürel mira- sımız çok sağlam, en basitinden müzeleri gezsinler, çizim yapsın- lar. Asla kültürlerinden vazgeç- mesinler. Beni orada farklı kılan şey Türk kimliğimdi. Sahip oldu- ğum kültürel birikimin sanatıma yansımasıydı. Benim çizimlerim buraya ait. Türk mitolojisini ve tarihini incelediğim için onlara farklı gelen bir şey vardı. Hoşla- rına gitti. Manga yapmadım me- sela, Japon tarzı evet çok güzel ama her zaman kendi kimliğimi oluşturmaya çalıştım. Özgün bir tarzınızın olması çok önemli. Şu aralar ister istemez yabancılaş- ma çabası, özenme var ama biz buyuz ve bizim gerçeklerimiz bunlar. Kendi içindekilerden ve özellikle samimiyetlerinden vaz- geçmesinler. P