ki daha farklı işler yapardım ama hayal-
lerim o yönde değildi. Hedefim burada
da neler yapabileceğimizi göstermek.
Türkiye’de bunu yapmak kırılma nokta-
sı olacak. Bu cesaretlendirmeye ihtiyacı-
mız var.
P: Game of Thrones süreci nasıl ge-
lişti?
O.C.Ç: Bir Japon firması için iş yapı-
yorduk, o proje bittikten sonra bir iş
görüşmesine çağırdılar. Aslında Game of
Thrones’da çalışmak istemiştim ama en
başta teklifi veren ekip için Kanada’ya
gitmem gerekiyordu ve gidemedim. Los
Angeles’ta Marvel’in Avengers filminde
çalışıyordum o sıralarda. O proje bittik-
ten sonra Game of Thrones’un ekibi ça-
lıştığım stüdyoya geldi. Hani gerçekten
çok isterseniz o şey sizi bulur ya, herhal-
de o durum oldu.
P: Nasıl bir gelecek hayal ediyorsu-
nuz Türkiye’deki dijital tasarım sek-
törü için?
O.C.Ç: Evrende her şey birbirine
bağlı. Bir zincirleme etki yaratmak
istiyorum. Burada sizinle konuşma-
daki amaçlarımdan bir tanesi Galata-
saray Üniversitesi’ndeki öğrencilere
uzanarak bir şeylerin değişimini baş-
latmak. Game of Thrones zamanın-
da kendi hesaplarımdan paylaşım
yapmadım. Bir anda duyuldu ve ha-
berlere kadar çıktı. Attığınız küçük
bir adım bile dalgalar şeklinde büyü-
yerek hiç tahmin etmediğiniz etkiler
yaratabiliyor. Ben burada radikal de-
ğişimler yapmak istiyorum. Türkiye
tasarım konusunda buna ne kadar
uygun bilmiyorum ama Türk genç-
leri sanatta ilerlemeye hazır bence.
Elimden geldiğince bunun için ça-
balayacağım. Değiştirmek istediği-
miz zaman değiştiremeyeceğimiz bir
şey yok. Önemli olan istemek. Biraz
olumsuz yorumlara kulakları tıka-
mak. Ben gideceğim, başaracağım
dediğim zamanlar bana gülmüşlerdi.
P: Ülkemizde yaşayıp yeteneği olan
ama yurtdışında eğitim alma imkanı
olmayan gençlere ne önerirdiniz?
O.C.Ç: Bu ülke daha iyilerini hak
ediyor. Belki ülkeden uzakta kal-
manın verdiği bir şeydir, tarihte her
zaman cesaretlendirilmeye ihtiyaç
duyduk. Bu sektörde de varız dedik-
ten sonra çok güzel şeyler başaraca-
ğımızı biliyorum, buna inanıyorum.
Amerika’ya gitmemiş olsaydım ne
yapardım diyorum. Forumlar çok
gelişti. Gerekli tüm bilgileri
oradan alabiliyorsu-
nuz. Sanatçıların
işlerini yakın-
dan inceleye-
biliyorsunuz,
dosyalarını
i n c e l i y o r-
sunuz. O
kaliteyi
nasıl ya-
kalayaca-
ğınızı za-
ten takip
edersiniz
mutlaka
anlar-
sınız.
Bunla-
rı takip
etsinler,
kendi
işlerini
mümkün
olduğu ka-
dar paylaşsın-
lar ve yorum
alsınlar. Sonuç-
ta kendiniz için
yapıp rafa kaldı-
ramazsınız. Bunun
için yapmıyorsunuz,
insanlarla paylaşıp o
duyguyu başkalarına
da vermeye çalışıyorsu-
nuz. Aldığınız dönüt-
ler sayesinde gelişi-
yorsunuz. İnternet,
dijital dünya, öyle
olanaklar sağlıyor
ki mailinizi bir
açarsınız, teklif
almışsınızdır.
Ben olsam
inter neti
mümkün
35
olduğu kadar iyi kullanırım ve
sürekli çalışırım. Ben Ankara’da
doğup büyüdüm ama sürekli ge-
liştirdim kendimi. Kültürel mira-
sımız çok sağlam, en basitinden
müzeleri gezsinler, çizim yapsın-
lar. Asla kültürlerinden vazgeç-
mesinler. Beni orada farklı kılan
şey Türk kimliğimdi. Sahip oldu-
ğum kültürel birikimin sanatıma
yansımasıydı. Benim çizimlerim
buraya ait. Türk mitolojisini ve
tarihini incelediğim için onlara
farklı gelen bir şey vardı. Hoşla-
rına gitti. Manga yapmadım me-
sela, Japon tarzı evet çok güzel
ama her zaman kendi kimliğimi
oluşturmaya çalıştım. Özgün bir
tarzınızın olması çok önemli. Şu
aralar ister istemez yabancılaş-
ma çabası, özenme var ama biz
buyuz ve bizim gerçeklerimiz
bunlar. Kendi içindekilerden ve
özellikle samimiyetlerinden vaz-
geçmesinler. P