Perspective Perpective Sayi 33 | Page 28

ok sitede okumamdan daha çok New York’da yaşıyor olmam da baş- s lı başına fayda sağladı. O t ecrübeler bir şekilde şekild buraya tecrübeler döö ndüğünüzde açığa açığ çıkıyor. döndüğünüzde ora Türkiye’de belki oradaki gibi olamıyorsunuz Bir sürü özgür olamıyorsunuz. f engel çıkabiliyor burada fakat belki başka bir ülkede olsaydık önümü- çıkacak Sana- ze farklı engeller çıkacaktı. tın bu engellere rağmen bir b faaliyet göstermek olduğunu düşünüyorum. düşü Fellini’nin bir sözü vardır: ‘’En ‘’E yaratıcı işler en çok kısıtlandığınız zaman orta- za ya çıkar.’’ P: Ortaoyuncular bünyesinde bünyesind ‘’Masal Müfettişi’’ oyununda yer aldınız fa- a kat çıkışınızı “Pera’daki Hayalet” ile Ha yaptınız. Oyunun yazmaya nasıl karar n verdiniz ve yazarlık sürecinde sürecin neler yaşadınız? Nelerden ilham aldınız? a 26 olduğunu merak ediyorduk. Bir kulağı- mız sahnedeydi. Örneğin benim ilk yap- tığım resimler, 1993 yılında babamın yazdığı ‘’Köhne Bizans’’ operasındandı. Hatta babam, 3 yaşında yaptığım oyunla ilgili resmi alıp oyunun afişi yapmıştı. Şu an o tarz soyut bir resim yapamam diye düşünüyorum. Bizim yaptıklarımıza kıymet verip bizi de her seferinde oyun- ların hazırlanışına dahil ettikleri zaman aslında fark etmeden bizi teşvik etmiş oldular. P: Sizin burada büyüdüğünüz gibi bu tiyatroda büyüyen seyirciler de ol- muştur mutlaka... M.F.Ş: Tabii ki oldu. Aslında bu tiyat- ronun kemikleşmiş bir seyircisi var diyebilirim. Örneğin, Ferhangi Şey- ler oyununa yıllar önce babasıyla gelip sonra kendi oğlunu getiren seyirciler var. Böyle kuşaklar arası bir oyun oldu mesela Ferhangi Şeyler. Bir sürü başka oyun da bu şekilde. Bu durumu oluştur- dukları için başta babam olmak üzere Ortaoyuncular’ın bütün kadrosuna çok hayranım. P: Amerika’da aldığınız eğitim kariye- rinizi nasıl etkiledi? M.F.Ş: Liseden sonra New York Üniversitesi’nde sinema-televizyon bö- lümünde okudum. Üniversitedeyken kendi bölümümün yanında oyunculuk dersleri de aldım. İstanbul’a döndük- ten sonra da Kraft oyunculuk atölyesin- de iki senelik bir oyunculuk eğitimim Ferhangi Şeyler oyununa yıllar önce babasıyla gelip sonra kendi oğlunu getiren seyirciler var. oldu. Eş zamanlı olarak da Ses Tiyatrosu’nda öncelikle asistanlık, ar- dından ‘’Masal Müfettişi’’ adlı oyunda oyunculuk yaptım. En büyük eğitim, çocukluğumdan beri bu tiyatroda bu- lunmak diyebilirim. P: Okyanus ötesinde geçirdiğiniz za- man süresinde neler gözlemlediniz? Size neler kattı? M.F.Ş: Özünde ben Türkiye’de büyü- düm. Üniversite boyunca kendi kültü- rümle oranın kültürü arasındaki farkları görebiliyordum. Bence en büyük avan- tajım New York gibi birçok kültürün barındığı bir şehirde bulunmuş olmak oldu. Bence New York, bir Amerika şehrinden ziyade bir Avrupa şehri gibi. Ayrıca, New York sanatsal anlamda ken- dime çok yakın hissettiğim bir şehir. Ka- osu, kaosun içindeki düzeni, tiyatroları, müzeleri, sergileri ve sokaktaki devinimi ile çok besleyici bir şehir. Benim üniver- M.F.Ş: Ortak bir paydada birleşseler birle bile, bambaşka iki olay. oynamak ve yazmak bambaşk Benim eğitimim ağırlıklı olarak olara senaryo yazmak üzerindeydi. Beni en çok çeken dersler de hep bunun üzerine olmuş- tur... Çocukluğumdan beri babamın sa- yısız oyununu izlediğim için bir şekilde zamanla kafamda oyun yazmak adına bir formül oluştu. Beni yakın çevrem de oyun yazmam için teşvik etti. Teşvik de bir noktadan sonra insanların benden bir beklenti içine girmesine dönüştü. Özel- likle, bu konuda anneme ve babama karşı bir sorumluluk hissetmeye başladım. Bir süre oyun yazmaktan kaçsam da küçük- lüğümden beri en çok yapmak istediğim şeylerin arasındaydı diyebilirim. Pera’daki Hayaleti yazmadan önce bir sürü koşul ve motivasyon bir araya geldi. Biz her zaman burada müzik- li ve orkestra çukurunun kullanıldığı oyunlar izleyip aynısını ileride yapa- bilmek isterdik. Orkestra çukuru uzun zamandır kullanımda değildi. Ben de babama orkestralı bir oyun yazmayı dü- şünüyorum diyerek zaman kazanmaya çalışıyordum. Sonra babam bana açık bir çek vererek, orkestra çukurunun da olduğu bir oyun yazmamı söyledi. Ar- dından ben de harıl harıl yazmaya baş- ladım. Okulda öğrendiğim şeylerden biri, senaryo yazarken genel konulardan daha çok kendi dertlerimizden yola çı- karak bir hikaye oluşturmaktı. Tiyatro özelinde, belki bir derdin yoksa oyun kaleme almamalısın. Derya’yla sohbet ederken hep bizi en çok sinirlendiren ve düşündüren konuları bulmaya çalıştık. Pera’daki Hayalet’in özü bu arayışın ar- dından ortaya çıktı diyebilirim.