Çünkü elde etmek istediği nesneler
değil arzularıdır ve arzuların sonu
yoktur. Kişi arzuların yerine koyduğu
şeyleri eğer tüketemezse kendini eksik
görmeye başlar. Eğer istediği şeyi elde
ederse tamamlanacağını düşünür ama
bu tamamlanmışlık duygusu çok kısa
sürer ve tekrar yeni bir tüketme arzu-
suyla dolar. Bu süreç tüketim döngü-
sünü oluşturur.
74
Tüketim yapmak için bireyin iki şeye
ihtiyacı vardır. Para ve zaman. Zaten
tüketen kesimi parası olan kesim ola-
rak düşünürsek geriye zaman kalır.
Elbette ki bu da boş zaman olacaktır.
Boş zaman modern toplumda gereksiz
ve yararsız olarak görülürken postmo-
dern toplumda bir ihtiyaçtır. Çalışma
zamanını kontrol eden kapitalizm,
boş zamanları da tüketim kültürü
aracılığıyla ele geçirir. Kapitalizm için
üretimden elde edilen karın yanında,
boş zamanlarda elde ettiği tüketim,
karı iki katına çıkarır. Bir nevi top-
lum kendi ürettiğini tüketmek amaçlı
programlanmıştır.
Öyle ki kişi tüketim sektöründe kim-
liğini tükettiği şeylerde aramaya başla-
mıştır. Baudrillard bu kimlik edinme
sürecini çıplaklığa benzetir. Çünkü çıp-
lak insan en kolay şekilde giyinir. Yani
bu postmodern tüketim sektörü insanı
giyinmeye hazır kılmak için soyunuk
kalmaya ikna eder. Her kültürde ol-
duğu gibi bu kültürde kendi kültürel
kimliklerini oluşturmuştur. Klepto-
manlar (çalma hastalığı), anoreksikler,
bulimikler (yediklerini çıkaranlar),
alışveriş kolikler gibi. Bu kimliklere en
çok etki eden sektörlerde moda, rek-
lamlar, sosyal sınıf, medya ve popüler
kültür örnek olarak verilebilir.
Hayat,
sokaktan daha
steril ve güvenli
olarak görülen
AVM gibi
kapalı eğlence
merkezlerine
doğru
yönelmiştir.
Tüketim sektörü bir diğer yönüyle hedo-
nisttir. İnsanlar aldığı zevkler ve hazlar
kadar vardır. Daha önce almamış oldu-
ğu bir zevk onu geri plana düşürebilir.
İnsanlara zevkli ya da zevksiz olduğunu
söyleyen şey sistem ve markalardır. Bu
zevk arayışı insanları her şeyi ucundan
ısırıp bırakan tüketicilere dönüştürür.
Ve insanlar bunların sonucunda geriye
bıraktığı “çöp yığınlarını” fark etmez.
Baudrillard bu durumu “Bana fırlatıp at-
tığın şeyi söyle, sana kim olduğunu söy-
leyeyim!” şeklinde özetlemiştir.
Reklamlarla süslenen dünyada tüketici-
ler artık neyin ihtiyaç, neyin lüks, neyin
yararlı olduğunu anlama yetisini kay-
betmiştir. İstenen tek şey “her koşulda
tüketme”yi sağlamaktır.
Postmodernizmle birlikte tüketim alış-
kanlıkları yapıbozuma uğramıştır. Tüke-
tim sadece maddi olan değil soyut olanı
da etkisi altına alarak yaşamı fast-food
anlayışı altına sokmuştur.
Postmodernizm ve Mimari
Yerleşik hayata geçtiğinden beri in-
sanoğlu içinde bulunduğu mekânı
özümsemiş, yer ve vatan haline getir-
miştir. Mekânın gelişmesiyle kentler,
postmodern toplumla da metropoller
ortaya çıkmıştır. Postmodern mimari
eskiyi ve yeniyi kolaj hale getirerek
postmodernizmin somut kolunda
önemli bir yer edinmektedir.
Postmodern mimari modern yapıların
betonsu soğuk havasından uzaklaşarak
daha işlevsel yapıtlar ortaya koymaya
çalışmıştır. Yapılar değişebilir esneklik-
tedir ve birbirinden farklıdır. Postmo-
dern mimariye verilecek en iyi örnek-
lerden biri de Paris’te Renzo Piano ve
Richard Rogers tarafından inşa edilen
Centre Georges Pompidou müzesidir.
Bina, geniş cam cepheleri ve yapısal iç
organlarını dışarı çıkararak yapılan ta-
sarımıyla hayranlık uyandırır.
Hayat sokaktan, daha steril ve güven-
li olarak görülen AVM gibi kapalı eğ-
lence merkezlerine doğru yönelmiştir.
Nitekim içindeki mağazalar, sinema
ve yemek yerleri insanlara tüketmesi
gerektiğini bir kez daha hatırlatır ve
sokakları sadece hızlıca yürünüp ge-
çilmesi gereken yerlere dönüştürür. P
KAYNAK
Baudrillard, Tüketim Toplumu
Bocock, Tüketim
Marshall Berman, Katı Olan Her Şey
Buharlaşıyor
Mehmet E. Şimşek, Modernite,
Postmodernite ve Bauman