73
rini, hangi kutsal oyunları icat etmek
zorunda kalacağız? Fazla büyük değil
mi bize bu davanın yüceliği? Buna la-
yık olmak için birer tanrıya dönüşmeli
değil miyiz? ”
Marx gibi moderniteye olumsuz bakan
başka önemli filozoflar da olmuştur.
Rousseau ve modern insanın tanrıyı
öldürdüğünü iddia eden Nietzsche
gibi. Modernliğe dair eleştiriler sanat,
edebiyat, felsefe, mimari ve sosyoloji
gibi birçok farklı alandan olmuştur.
İşte bütün bu eleştiriler ve moderni-
tenin artık insanlığa yararı olmadığını
iddia eden itirazlar postmodernist dö-
nemin oluşmasına imkân sağlamıştır.
Postmodernizm önündeki -den sonra
anlamına gelen “-post” ekiyle, moder-
nizmden sonrasını ifade etmektedir.
Bu anlamıyla kullanıldığında aslında
hem modernizmden bir kopuş hem
de onun devamı niteliğindedir. Post-
modernizmle birlikte süreç olarak
yeni bir evreye girilmiş olmasına rağ-
men postmodernizmi tamamen mo-
dernizmden bağımsız ya da kopmuş
bir süreç olarak nitelendiremeyiz.
Postmodernizm, modernizmden bes-
lenen ama aynı zamanda modernizme
bir eleştiri niteliğindedir.
Modernizme karşı itirazlarına rağmen
insanlığa başka bir alternatif koyama-
ması yönünden sığ bulunduğu da ol-
muştur. Hatta bazı düşünürlere göre
postmodernizm, bir dönem ya da kül-
türel bir eğilim değildir. Karakteristik
Tüketmek
birey için bir
zorunluluğa
dönüştüğünde,
insani
ilişkiler yerini
maddelerle
ilişkiye bırakır.
Artık geçerli
ahlak, tüketim
etkinliğinin ta
kendisidir.
özellikleri olmayan modernizmden bes-
lenenen bir altkültürdür.
Postmodern kavramı felsefe ve sosyoloji
dünyasına ilk olarak Lyotard’ın “Post-
modern Durum” adlı kitabıyla girmiştir.
Ama tarihsel olarak sürecinin başlaması
Sovyetler Birliğinin yıkıldığı 1989 yılı ve
sonrasında gelişen yenidünya düzenidir.
II. Dünya Savaşı’nın verdiği yıkım ve
modern insanın ilerleme isteği, Batı’nın
dünya üzerinde egemenlik kurma arzu-
su, kendinden olmayana karşı yaptığı
asimilasyon ve ötekileştirme, modern
dünyada insanların uğradığı kölelik
postmodernizmin aydınlanmaya dair
umutlarını tüketmiştir. Nitekim post-
modern insan tüketim alışkanlıkları
olan, şehirli ve zevkine düşkün insan
tipi olarak ortaya çıkmıştır.
Postmodernizm ve Tüketim
“Tüketmek birey için bir zorunluluğa
dönüştüğünde, insani ilişkiler yeri-
ni maddelerle ilişkiye bırakır. Artık
geçerli ahlak, tüketim etkinliğinin ta
kendisidir.”
Jean Baudrillard
İnsanlık doğası gereği tüketen bir var-
lıktır. Önceleri bu tüketim alışkanlığı-
na avcılık ve toplayıcılıkla başlasa d a
günümüzde bu süreç kar için kapitalist
bir şekle bürünmüştür. Baudrillard’ın
deyişiyle ‘bir dönemin (üretim top-
lumunun) kapanışı, diğer bir döne-
min (tüketim toplumunun) açılışını
da beraberinde getirmiştir.’ Üretimde
artan bu gelişme tüketiminde artma-
sı ihtiyacını doğurmuştur. Toplumun
gündelik sade yaşam anlayışı, lüks ve
hazzın revaçta olduğu bir tarza dö-
nüşmüştür. Toplum ihtiyaçlarından
değil tüketmek zorunda olduğundan
tüketir ve arzular. Bocock’un deyişiyle
“Arzu edilen şey, tüketilen ‘gerçek’ çi-
kolata, ‘gerçek’ araba, ev veya mobilya
değildir. Aslında bu ‘gerçek’ nesneler,
arzuların yerine konan şeylerdir.” Yani
her şeyi tüketmek isteyen insan hiçbir
zaman istediği doygunluğa ulaşamaz.