Perspective 36 A2018-3196-PerspectiveSayi36-DUSUK | Page 77

73 rini, hangi kutsal oyunları icat etmek zorunda kalacağız? Fazla büyük değil mi bize bu davanın yüceliği? Buna la- yık olmak için birer tanrıya dönüşmeli değil miyiz? ” Marx gibi moderniteye olumsuz bakan başka önemli filozoflar da olmuştur. Rousseau ve modern insanın tanrıyı öldürdüğünü iddia eden Nietzsche gibi. Modernliğe dair eleştiriler sanat, edebiyat, felsefe, mimari ve sosyoloji gibi birçok farklı alandan olmuştur. İşte bütün bu eleştiriler ve moderni- tenin artık insanlığa yararı olmadığını iddia eden itirazlar postmodernist dö- nemin oluşmasına imkân sağlamıştır. Postmodernizm önündeki -den sonra anlamına gelen “-post” ekiyle, moder- nizmden sonrasını ifade etmektedir. Bu anlamıyla kullanıldığında aslında hem modernizmden bir kopuş hem de onun devamı niteliğindedir. Post- modernizmle birlikte süreç olarak yeni bir evreye girilmiş olmasına rağ- men postmodernizmi tamamen mo- dernizmden bağımsız ya da kopmuş bir süreç olarak nitelendiremeyiz. Postmodernizm, modernizmden bes- lenen ama aynı zamanda modernizme bir eleştiri niteliğindedir. Modernizme karşı itirazlarına rağmen insanlığa başka bir alternatif koyama- ması yönünden sığ bulunduğu da ol- muştur. Hatta bazı düşünürlere göre postmodernizm, bir dönem ya da kül- türel bir eğilim değildir. Karakteristik Tüketmek birey için bir zorunluluğa dönüştüğünde, insani ilişkiler yerini maddelerle ilişkiye bırakır. Artık geçerli ahlak, tüketim etkinliğinin ta kendisidir. özellikleri olmayan modernizmden bes- lenenen bir altkültürdür. Postmodern kavramı felsefe ve sosyoloji dünyasına ilk olarak Lyotard’ın “Post- modern Durum” adlı kitabıyla girmiştir. Ama tarihsel olarak sürecinin başlaması Sovyetler Birliğinin yıkıldığı 1989 yılı ve sonrasında gelişen yenidünya düzenidir. II. Dünya Savaşı’nın verdiği yıkım ve modern insanın ilerleme isteği, Batı’nın dünya üzerinde egemenlik kurma arzu- su, kendinden olmayana karşı yaptığı asimilasyon ve ötekileştirme, modern dünyada insanların uğradığı kölelik postmodernizmin aydınlanmaya dair umutlarını tüketmiştir. Nitekim post- modern insan tüketim alışkanlıkları olan, şehirli ve zevkine düşkün insan tipi olarak ortaya çıkmıştır. Postmodernizm ve Tüketim “Tüketmek birey için bir zorunluluğa dönüştüğünde, insani ilişkiler yeri- ni maddelerle ilişkiye bırakır. Artık geçerli ahlak, tüketim etkinliğinin ta kendisidir.” Jean Baudrillard İnsanlık doğası gereği tüketen bir var- lıktır. Önceleri bu tüketim alışkanlığı- na avcılık ve toplayıcılıkla başlasa d a günümüzde bu süreç kar için kapitalist bir şekle bürünmüştür. Baudrillard’ın deyişiyle ‘bir dönemin (üretim top- lumunun) kapanışı, diğer bir döne- min (tüketim toplumunun) açılışını da beraberinde getirmiştir.’ Üretimde artan bu gelişme tüketiminde artma- sı ihtiyacını doğurmuştur. Toplumun gündelik sade yaşam anlayışı, lüks ve hazzın revaçta olduğu bir tarza dö- nüşmüştür. Toplum ihtiyaçlarından değil tüketmek zorunda olduğundan tüketir ve arzular. Bocock’un deyişiyle “Arzu edilen şey, tüketilen ‘gerçek’ çi- kolata, ‘gerçek’ araba, ev veya mobilya değildir. Aslında bu ‘gerçek’ nesneler, arzuların yerine konan şeylerdir.” Yani her şeyi tüketmek isteyen insan hiçbir zaman istediği doygunluğa ulaşamaz.