Optimum May. 2019 | Page 44

Bir Zamanlar Geleceğe Bakis . İnsanlığa verilmiş olan en büyük hediye düşünebilmek ve meraktır. Düşünebilmek; bizleri ileri taşıyan bir lütuf, aynı zamanda da bizleri geriye götüren pek çok şeyin de kaynağı olan bir cezadır. Hayaller ise işte bu düşüncelerin ve merak duygusunun eseridir. Hayallerimiz bizleri hiç ummadığımız noktalara ulaştırmaktadır: isteklerimize, hedeflerimize, imkânsızlarımıza, geçmişe ve de geleceğe. Özel olarak olacakları ve geleceği tahmin ve hayal etmek insanlar için tarih boyu başlı başına bir amaç haline gelmiştir. Öyle ki medeniyetler boyunca sırf bu işle meşgul kişiler olmuştur ama bu geleceği hayal etme yarışında popüler zirve dönem 1970’ler ve 1980’ler olmuştur. Bu dönemde çeşitli romanlar kaleme alınmış, özgün sinematografik içerikler yaratılmış hatta geçmişteki gün yüzüne çıkmamış eserler yeniden boyutlandırılmıştır. Bu yılların ağırlıklı işlediği tema ise gelecekteki olası uzay çağları olmuştur. Olası uzay çağları bu dönemde ütopik, distopik ve karmaşık perspektifler başta olmak üzere pek çok çeşitli bakış açılarından işlenmiştir. Örneğin Mad Max(1979), Blade Runner(1982), The Terminator(1984) gibi filmler distopik bir geleceği yansıtmaktaydılar. Bu ve benzeri distopik geleceklerde o dönemlerde bulunması mümkün olmayan 44 fakat şu an bazılarının uç noktalarından korkulan ve şüpheyle yaklaşılan yapay zekâ gibi teknolojilerin sonucunda yaşanan afetler, acılar, insan odaklı problemler, bunların meydana geliş süreci ve etkilerinden bahsedilmektedir. Daha da önemlisi bu problemlerin genel olarak oluş şeması insanların elinde bulunanlarla yetinmeyip daha fazlasını arzulaması veya insanların umarsızlığı ve gelişen olaylar neticesinde yaşanan çıkar çatışmalarının sonucu olarak bu distopik geleceğin oluşumu bahsedilmekle kalmayıp bizlere adeta bir yapılmaması gerekenler listesi oluşturulmaktadır. Bu gelişmelerde 20. yüzyılın başındaki savaşların ve savaş sonrası bunalım vaktinin de etkisinin büyük olduğu kaçınılmazdır. Bu dönemde sadece distopik filmler-diziler çıkmakla kalmayıp daha eski olan Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sı, George Orwell’in 1984’ü veya Ray Bradbury’nin 451 Fahrenheit’ı gibi distopik romanların da yükselişi gerçekleşmiştir. Bütün bu distopik eserlere karşı o dönemlerde ortaya çıkan ütopik pek fazla esere rastlamayız fakat kısmen de olsa Back to the Future(1985-1990) serisi gibi eserler mevcuttur. Ütopik eserlerin kısıtlılığının veya üretkenliğinin az olmuş olmasının nedenini belki de 2001: A Space Odyssey’den(1968) çözebiliriz. 2001’den de anlayabileceğimiz gibi biz insanlarda merak duygusu mevcuttur ve bu merak duygusu keşif ve korku duygularıyla birbirine bağlantılı