Sepetteki yılan efsanesine Yunan,
Roma ve Türk kültüründe rastlayabiliriz.
Eski çağlarda Romalı bir imparatora,
falcılar tarafından eşinin öleceği söylenir.
Kraliçesini korumak için Kız Kulesi’ne
yerleştirir. Kendisinden ve özel hizmetlilerden
başka kimsenin yanına girmesine izin vermez
fakat kaderin önüne geçemez ve yiyecek
sepetinin içinden çıkan yılan kraliçeyi zehirler.
Yine benzer bir rivayete göre Selçuklu
sultanı rüyasında, kızının yılan tarafından
zehirleneceğini görür. Buna engel olmak
için kızı kuleye gönderir. Kimsenin kuleye
Senanur Eydemir
Yakası’na uçmak üzere. Galata Kulesi’nin
ısrarlarına dayanamayarak kulenin
yüzyıllardır biriktirdiği mektupları da yanına
alıp kanatlanır ve onları Salacak Sahili’ne
yaklaşırken Kız Kulesi’ne bırakır. Rüzgarla
savrulan mektuplar dalgaların da yardımıyla
Kız Kulesi’ne ulaşır. Aşkının karşılıksız
olmadığını anlayan Kız Kulesi, mektuplardan
sonra daha güzelleşir. Bu sayede Galata
Kulesi de sevgisinin tek taraflı olmadığını
anlar. İkilinin birbirlerine karşı hissettikleri bu
duygular, onların karşılıklı olarak yüzyıllara
meydan okumalarını sağlar.
girmesine izin vermez. Yıllar sonra kız
hastalanır. İyi hekim tarafından zar zor
iyileştirilir genç kız. Geçmiş olsun niyetiyle
gönderilen hediyelerden biri de içine yılan
gizlenmiş üzüm sepetidir. Hikâyenin sonu
yine aynıdır.
“Atı alan Üsküdar’ı geçti.”
Battal Gazi efsanesinde ise Battal Gazi,
İstanbul kuşatmasına katılır. Kuşatmadan
sonuç alamayan İslam ordusu geri çekilirken
Battal Gazi Üsküdar’da kalmaya devam eder
çünkü tekfurun kızına aşıktır. Ancak Üsküdar
tekfuru, imparatorun izniyle kızını kuleye
hapsederek onu Battal’dan koparmaya çalışır.
Battal, bir gece Kız Kulesi’ni basarak hem
tekfurun kızını hem de kuledeki hazineleri
alarak kaçar. “Atı alan Üsküdar’ı geçti”
deyiminin de bu efsaneye dayandığı söylenir.
Yazımızı Ziya Osman Saba’nın şu
dizeleriyle sonlandıralım:
…Geliyor Boğaziçi’nden doğru
Bir iskeleden kalkan vapurun sesi,
Mavi sular üstünde yine
Bembeyaz Kızkulesi…
17