Optimum May. 2019 | Page 15

. . sehir efsaneleri . Kültürümüzde hikâye anlatmanın ve bazen bu hikâyeleri abartmanın önemli bir ihtiyaç olduğu malum. Şehir efsaneleri de bu ihtiyaçlardan doğmuştur aslında. Neredeyse her gün doğruluğu tartışılan söylentiler ve hikayeler duymaktayız. İşte doğruluğu tartışılan ancak okuyanları etkileyen birkaç şehir efsanesi… Mimar Sinan Efsanesi Birkaç yıl önce, Süleymaniye Camii’nin yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı anlaşılmış. Eğer çözüm bulunamazsa koca cami kısa bir süre içinde yıkılacakmış. Caminin tüm taşıyıcı yükü kemerlerindeymiş ve bu kemerlerin ortalarında bulunan kilit taşları zaman içinde aşınmış ancak elde yazılı bir proje bulunmadığı için nasıl değiştirileceği bilinmiyormuş. Hemen Türkiye’nin en yetkin mühendis ve mimarlarından oluşan bir heyet oluşturulmuş. Ortaya bir sürü fikir atılmış ancak sonuç alınamamış. Tartışmalar sürerken bu mimarlardan birisi kazara gizli bir bölme bulmuş ve bölmede eski dilde bir mektup ve bir kese altın varmış. Mimar Sinan’ın mührünü taşıyan mektupta ise şunlar yazılıymış: “Bu notu bulduğunuza göre kemerlerden birinin kilit taşı aşındı ve nasıl değiştirileceğini bilmiyorsunuz. Her kim bu taş eskidiğinde yenisiyle değiştirmek isterse eski taşın yerine takılacak yeni kilit taşının iki tarafından yağlı iple taşı bir taraftan sokup öteki taraftan çeksin ve sonra ipin dışarıda Yiğit Karabaş kalan kısımlarını kessin. Gerekli tamirat için yeterli miktarda altın mektubun yanındadır.” Heyet talimatları aynen uyarak kilit taşını değiştirmiş ve Süleymaniye Camii böylelikle kurtarılmış. Bu mektup ise şu an Topkapı Sarayı’nda saklanmaktadır. Vehbi Koç Efsanesi Vehbi Koç ölmeden önce oğlu Rahmi’yi çağırıp beni mezara mutlaka çoraplarımla gömeceksiniz yoksa hakkımı helal etmem diye vasiyet etmiş ve bir de mektup vermiş. Bu mektubu ben öldükten sonra ilk başın sıkıştığında açarsın demiş. Gün gelmiş Vehbi Koç vefat etmiş, oğlu da vasiyeti gereği babasını çoraplarıyla gömmek istemiş fakat caminin imamı bunu kabul etmemiş, ille de çoraplar çıkacak yoksa namazı kıldırmam demiş. Başka bir imam getirmişler ama nafile, dinimize ters diyerek o da kabul etmemiş. Başka bir hoca daha… Yok, o da kabul etmemiş. Rahmi Koç çaresizlikten kıvranıyormuş. Düşünmüş taşınmış ama bir çözüm bulamamış. Birden aklına babasının ilk başın sıkıştığında açarsın dediği mektup gelmiş. Rahmi bey hemen mektubu bulup heyecanla açmış. Mektupta aynen şöyle yazıyormuş: “Gördün mü oğlum Rahmi! Ben ki Türkiye’nin en zengin adamıyım ama onca servetten mezara bir çift çorap dahi götüremedim. Eee, hani benim zenginliğim?” 15