‘’Adam olmaktır Hocam, adam
olmak! ‘’ diyerek Hoca efendinin sualini
cevaplandırmıştır.”
Türk ordusunun komutanı; Türk
halkının lideri, öğretmeni, atası ve Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Mustafa
Gamze Gediz
Kemal Atatürk, ölümünün ardından şüphesiz
kimsenin evlatlarına bırakamayacağı
büyüklükte ve önemde bir miras bırakmıştır.
10 Kasım 1938’te hayatını kaybeden Mustafa
Kemal Atatürk’ün bu dünyadan göçen tek
varlığı bedeni olmuştur. Bırakılan bu miras
ve yaşamı boyunca tarihe yazdığı bu olaylar
örgüsü, yalnızca biz Türk halkına değil aynı
zamanda tüm dünyaya azmin ve sabrın
başarıyla kavuştuğu bir efsanenin örneği
olmuştur. 10 Kasım sabahı tüm dünyanın
sürüklendiği bu derin yas, o sabah derse girip
girmemek arasında kararsız kalan İstanbul
Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki bir Alman
profesör ve üniversite rektörü arasında geçen
şu diyalog ile özetlenebilir:
“Efendim, mütereddidim. Acaba ne
yapsam?”
“Sizde büyük bir adam ölümce ne
yaparlarsa, onu yapın.” İşte o zaman
Alman profesör kollarını iki yana sarkıtarak:
“Bizde bu kadar büyük bir adam
ölmedi ki.”
Ardında bıraktığı, 57 senelik kısacık
ömründe ilmek ilmek dokuduğu Türkiye
Cumhuriyet’i, Türk halkına en büyük
miraslarından olan ilkeleri, inkılapları ve
yenilikçi düşünceleri, onlarca sene sonra
dahi ilerlemek, ileriyi görmek isteyen
Türk gençliğine en büyük pusula olmuş
ve olacaktır. Türk halkının yüz sene önce
aştığı bu karanlığın ortasında bir daha asla
hapsolmamak gayesiyle...
13
çağının ve Batılı ülkelerin teknolojisinin
oldukça gerisinde kalmasından dolayı her
açıdan körelen halk sadece sıradan bir liderle
bu sürecin üstesinden gelemezdi. Halkın
dört bir yanı yüksek duvarlarla çevrelenmiş
zihinlerinde barınan pencereleri teker teker
aralama görevi Mutafa Kemal’in yenilikçi ve
yol gösterici niteliklerini en baskın şekilde
kullandığı alanlardan olmuştur. Yüzyıllardır
dini; siyasi bir araç olarak gören, kullanan
Türk halkına, dinin ve siyasetin olması
gereken esas hallerini yeniden tanıtan
Mustafa Kemal laikliğe giden bu zorlu
süreçte birçok kez olumsuz eleştirilere maruz
kalmış ancak asla yılmamıştır. Dönemin
asker ve siyasetçilerinden Kılıç Ali, Mustafa
Kemal’in laiklik konusunda engellenmeye
ve eleştirilmeye çalışıldığı olaylardan birini
şöyle anlatmıştır: “İlk mecliste bir gün laiklik
konusu oluyordu. Gazi Mustafa Kemal Paşa
o gün meclise başkanlık ediyordu. Meclisin
tanınmış din âlimlerinden bir vatandaş
kürsüye geldi. Alaycı bir tavırla:
‘’Arkadaşlar bir laikliktir gidiyor.
Affedersiniz ben bu laikliğin manasını
anlamıyorum, nedir bu laiklik? ‘’ diye
söze başlarken riyaset makamında bulunan
Mustafa Kemal Paşa dayanamamış, oturduğu
yerden elini kürsüye vurarak: