Optimum May. 2019 | Page 13

‘’Adam olmaktır Hocam, adam olmak! ‘’ diyerek Hoca efendinin sualini cevaplandırmıştır.” Türk ordusunun komutanı; Türk halkının lideri, öğretmeni, atası ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Mustafa Gamze Gediz Kemal Atatürk, ölümünün ardından şüphesiz kimsenin evlatlarına bırakamayacağı büyüklükte ve önemde bir miras bırakmıştır. 10 Kasım 1938’te hayatını kaybeden Mustafa Kemal Atatürk’ün bu dünyadan göçen tek varlığı bedeni olmuştur. Bırakılan bu miras ve yaşamı boyunca tarihe yazdığı bu olaylar örgüsü, yalnızca biz Türk halkına değil aynı zamanda tüm dünyaya azmin ve sabrın başarıyla kavuştuğu bir efsanenin örneği olmuştur. 10 Kasım sabahı tüm dünyanın sürüklendiği bu derin yas, o sabah derse girip girmemek arasında kararsız kalan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki bir Alman profesör ve üniversite rektörü arasında geçen şu diyalog ile özetlenebilir: “Efendim, mütereddidim. Acaba ne yapsam?” “Sizde büyük bir adam ölümce ne yaparlarsa, onu yapın.” İşte o zaman Alman profesör kollarını iki yana sarkıtarak: “Bizde bu kadar büyük bir adam ölmedi ki.” Ardında bıraktığı, 57 senelik kısacık ömründe ilmek ilmek dokuduğu Türkiye Cumhuriyet’i, Türk halkına en büyük miraslarından olan ilkeleri, inkılapları ve yenilikçi düşünceleri, onlarca sene sonra dahi ilerlemek, ileriyi görmek isteyen Türk gençliğine en büyük pusula olmuş ve olacaktır. Türk halkının yüz sene önce aştığı bu karanlığın ortasında bir daha asla hapsolmamak gayesiyle... 13 çağının ve Batılı ülkelerin teknolojisinin oldukça gerisinde kalmasından dolayı her açıdan körelen halk sadece sıradan bir liderle bu sürecin üstesinden gelemezdi. Halkın dört bir yanı yüksek duvarlarla çevrelenmiş zihinlerinde barınan pencereleri teker teker aralama görevi Mutafa Kemal’in yenilikçi ve yol gösterici niteliklerini en baskın şekilde kullandığı alanlardan olmuştur. Yüzyıllardır dini; siyasi bir araç olarak gören, kullanan Türk halkına, dinin ve siyasetin olması gereken esas hallerini yeniden tanıtan Mustafa Kemal laikliğe giden bu zorlu süreçte birçok kez olumsuz eleştirilere maruz kalmış ancak asla yılmamıştır. Dönemin asker ve siyasetçilerinden Kılıç Ali, Mustafa Kemal’in laiklik konusunda engellenmeye ve eleştirilmeye çalışıldığı olaylardan birini şöyle anlatmıştır: “İlk mecliste bir gün laiklik konusu oluyordu. Gazi Mustafa Kemal Paşa o gün meclise başkanlık ediyordu. Meclisin tanınmış din âlimlerinden bir vatandaş kürsüye geldi. Alaycı bir tavırla:   ‘’Arkadaşlar bir laikliktir gidiyor. Affedersiniz ben bu laikliğin manasını anlamıyorum, nedir bu laiklik? ‘’ diye söze başlarken riyaset makamında bulunan Mustafa Kemal Paşa dayanamamış, oturduğu yerden elini kürsüye vurarak: