Optimum Apr. 2018 | Page 57

Enes Akgök; [email protected] vardı ki son 10 yılın en büyük kasırgası olan Irma’nın bizi bulmasıydı. Tüm Florida şeridi kırmızı hattaydı ve yetkililer şehri hızla boşaltıyorlardı. Biz Türk olmanın verdiği gururla ve Türkler korkmaz felsefesiyle kalmaya devam ettik ta ki dairemizin kapısına kadar olan kağıt uyarıları görene dek. Polisi arayıp sabaha kadar bekleyip sabah yola çıkmamızın mümkün olup olmadığını sorduk. Aldığımız cevap ‘’hemen kaçın’’ olunca arkamıza bile bakmadan valizlerimizi toplayıp kaçtık.Her yerdeki ‘’Miami için bağış yapın” veya “Miami için dua edin ‘’ yazıları bizi daha da hızlandırdı. Hemen Charliston’a kadar kiraladığımız arabayla yaklaşık 30 saat kaçtık. Biz kaçtıkça kasırga arkamızdan geliyordu. Charliston nispeten daha güvenliydi ve havaalanı diğerleri gibi kapanmamıştı. Oradan da hemen ilk uçakla New York’a kaçtık. New York o kadar güzeldi ki bunu yazarak anlatacak kadar henüz kendimi geliştiremediğim için, okuyuculardan özür diliyorum. Kimi New York’u çok karmaşık ve kalabalık bu labilir ama bana göre tam anlamıyla bir metropoldü. Kazandığımız paralarla alışveriş yaptık. Amerika da ucuz olup Türkiye de pahalı olan ne varsa aldık diyebilirim. Ayrıca her şey Türkiye’ye göre daha düzenli ve kolaydı. Şehir planlaması beni hayretler içinde bıraktı. Bir tepsideki dilimlenmiş baklava gibi her yol simetrik ve dümdüz. Adres Türkiye’deki gibi alttan kaldıran sokak ya da sağdan çeken mahallesi gibi değil numaralardan ibaretti ve çok kısaydı.   Anlatmaya devam etsem bana göre evlerdeki yangın merdivenlerinin bizdeki balkon gibi kullanılıyor olması ya da caddelerdeki konsepte göre tüm mağazaların konsept dışına çıkamaması bile kayda değer bir farklılık ama bunları yazıma sığdıramayacağım için değinemiyorum. Ve her güzel şey gibi bu yol macerası da bitti. Bu serüvende hep yanımızda olan danışmanımız Sevnur Uğurlu’ya ve tüm ‘travel’ programımızı yapan kız arkadaşım Yasemin Tuna’ya teşekkürü bir borç bilirim. Hepinize iyi yolculuklar.   55      Biletlerimizi Fransa aktarmalı olarak alıp valizlerimizi hazırladık ve o uzun uçak yolculuğuna başladık. Hep anlatıldığı gibi ‘jetlag’ olup zaman farklılığı yüzünden çok büyük sorunlar yaşadığımızı söyleyemem. Havaalanından bizi supervisorımız aldı. Bizi evlerimize götürürken biz, etrafı ağzımızın suyunu silmeden izliyorduk. Trafik çok düzenli ve sürücüler birbirine karşı, Türkiye’ye göre kat kat fazla saygılıydı ve ayrıca araçlar çok kaliteli markalardaydı. Trafik yazıları ve trafik ışıklarının yerleri, şekilleri çok farklıydı. Kısa bir yolculuktan sonra çalışacağımız bölge olan Virginia’ya geldik. Havuzlarımız için gerekli bilgiler verildi. Yan binamızda da Türk arkadaşlarımız vardı. Evlerde karışık olmak üzere her cins ve her ırktan insan olduğunu söyleyebilirim. Herkesin tek ortak dili İngilizce olduğundan herkes İngilizce konuşuyordu. Havuzlarda da insanlarla sürekli iletişim içinde olduğumuzdan İngilizcemizi baştaki seviyemizin çok daha üzerine çıkardık. İlk zamanlarda pek bir şey anlayamıyorken son zamanlarda pek çok şeyi anlayabilir ve özgüvenle konuşabilir olduk, böylece çoğu ülkenin kültürünü tanıma fırsatını da bulduk. Şirket yan evimizdeki Ukraynalı bir arkadaşımıza araba verdi. Bizi o götürüp getiriyordu ve zaman zaman biz de sürebiliyorduk. Partilere gittik ve ayrıca Amerika’yı çalışırken de keşfetme şansımız oldu. ‘Off’ günlerimizde gezebildiğimiz kadar gezdik. Çok eğlendik, çok insanla tanıştık ve oldukça tecrübe edinmiş olduk.                    ‘Travel’ yapma zamanı geldiğinde bizi, hem arkadaşlarımızdan hem havuzlarımızdan ayrılmanın üzüntüsü sarmıştı, hem de bu serüvenin sonuna geliyor olduğumuzu anlıyorduk. Planımızda ilk durak olarak Miami vardı. Miami’ye giden uçağa atlayıp soluğu Miami’de aldık. Çok sıcak ve güzel bir hava bizi bekliyordu. Hemen kiraladığımız eve gidip eşyalarımızı bıraktık ve denize koştuk. Masmavi deniz ve bembeyaz kumlardan oluşan mükemmel bir yerdi. Ancak bir sorun