Optimum Apr. 2018 | Page 42

Röportaj
bir avantajdı ve ben de bu avantaj neticesinde elde ettiklerimi paylaşma ihtiyacı duydum.“ Bilen, bilmeyene borçludur” bu üniversite yıllarımdan beri aklımdan çıkmayan bir sözdür ve hayatımı da bu bilinç ışığında yaşamaya çalışıyorum. Kitap yazma süreci de bu bilincin oluşturduğu bir ihtiyaç dâhilinde gelişti. Mühendislik eğitimimden bahsedecek olursak; evet yüksek mühendisim ve bunun tarih yazıcılığında çok büyük faydalarını gördüğümü söyleyebilirim. Örneğin“ Kavgamız” kitabını muhtemelen mühendis olmasaydım yazamazdım. Araştırma süreci sorunuza da bir anekdot ile cevap vereyim. Yükselişte olan bir firma yeni bir logo tasarlatmak için ünlü bir tasarımcıya gider ve tasarımcı, firma ve hedefleri ile ilgili soruları sorduktan sonra önündeki kağıda bir çizim karalar ve“ Logonuz budur. Bunu elektronik ortama geçirip düzenledikten sonra size göndereceğim” der. Duruma şaşıran firma yetkilileri“ Biz bunca parayı 10 dakika süren bir çizim için mi veriyoruz?” diye sorunca tasarımcı arkasına yaslanıp cevaplar“ Hayır. 15 yıllık tecrübe artı 10 dakikaya veriyorsunuz.” Tarih kitabı yazmak da biraz böyledir. Yazdığınız kitabın metninin çoğunu önceden yapmış olduğunuz araştırmalar veya onların yönlendirmeleri oluşturur. Geriye kalan tasarruflu bir süredir.
Mezun olduktan sonra mühendis olarak çalıştınız mı, çalıştıysanız şu anda hala devam etmekte misiniz?
Hayır, hiç mühendislik yapmadım.
Kitaplarınızda daha çok II. Dünya Savaşı ve Hitler konularını ele alma sebebiniz nedir? Bu yöndeki özel bir ilginiz olduğunu söyleyebilir misiniz?
Alman tarihine özel bir ilgim olduğunu söyleyebilirim ama bunu Üçüncü Reich ile sınırlandırmak doğru olmaz. Büyük Frederik, Bismarck ve II. Wilhelm dönemleri de araştırma konularım içerisindedir.
II. Dünya Savaşı’ nın içindeki bilimsel savaşı ele alma sebebiniz mühendislik eğitiminize mi dayanmaktadır?
Ben, biraz da literatüre yeni bir şeyler kazandırmak adına yazıyorum. Bilim tarihi maalesef literatürümüzün ihmal edilmiş bir yanı, bunu tamamlamak adına elimden geldikçe kitaplarımda bilime yer vermeye çalışıyorum. Mühendislik eğitimimin buna yol açtığını söylemek de yanlış olmaz.
Kitabın genelinde ve hatta birçok kişinin yabancı olduğu bilimsel konularda dahi kullandığınız, herkes tarafından samimi ve anlaşılır bulunan dilinizi neye borçlusunuz?
Akademik yazmak zorunda hissetmememe ve çok fazla yabancı kaynak okumama borçluyum diyebilirim. Neil Ferguson, Erik Zürcher, Antony Beevor, Margaret MacMillan veya Christopher Clark gibi yazarlar dili oldukça akıcı yazarlardır. Onları okudukça tarihin akıcı bir şekilde anlatılabildiğini ve tarih yazıcılığına edebiyat kattıkça daha da değerlendiğini anlıyorsunuz. Zira yabancı bir tarihçinin bir kitabının dünya çapında 500.000 adet satması veya İngiltere, Almanya ve Amerika’ da“ Çok Satanlar” raflarını tarih kitaplarının doldurması bunun özendirici bir kanıtıdır.
Kitaplarınızı yazarken hangi kaynaklardan yararlanıyorsunuz? Nasıl hazırlanıyorsunuz?
Bazı konular için arşivlere girmeniz bazıları içinse literatür taramanız gerekiyor. Ben bunlara bir de yaşanmışlıklar eklemeyi seviyorum. Olayı yaşayanlara veya yaşamış tanıdıkları olanlara ulaşıp hikâyelerini dinlemeye bayılıyorum. Bunların katkısı çok oluyor ama tabi ki araştırmalarımın büyük
40