Kutlu Bir Kuruluş
Hamide Akkaya
Osmanlı’yı Osmanlı yapan, Osman’ı Osman Bey yapan mihenk taşları
olan isimler var. O isimlerden biri yukarıda ismi geçen Şeyh
Edebali’dir. Şeyh Edebali, Osmanlı Devleti’nin manevi kurucularından
sayılırken Osman Bey’in de hocası, onun rehberidir. Onun
yetişmesinde önemli katkıları olmuş, hatta devlet adım adım
kurulurken oluşturulan kurallarda Osman Bey’in danıştığı yegane isim
olmuştur. 1326’da 100 yaşını aştığı bir yaşta ölünceye dek manevi
rehberliğine devam etmiş, devletin kuruluşunda oynadığı manevi ve
fikri bu rehberlik devletin temelleri atılırken göz ardı edilemeyecek
bir etki yapmıştır. Öyle ki o etkinin Osmanlı’nın kuruluşundan çok
sonraki zamanlarına kadar devam ettiği görülmektedir.
Ey oğul! Beysin… bundan sonra öfke bize uysallık sana. Gücengeçlik
bize, gönül almak sana. Suçlamak bize, katlanmak sana… demiş
yukarıda bahsettiğimiz Şeyh Edebali Osman Bey’e. Peki kimdir,
Osman bey? Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Osman Bey, nüfus
bakımından en büyük Türk topluluğu olan Oğuzların bir kolu olan
Kayıların başında bulunan Ertuğrul Bey’in en küçük oğludur. Bilindiği
üzere, 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Anadolu’nun kapısı Türklere
açılmıştır. Kayılar da diğer Türk boyları gibi Anadolu’ya göç etmiş ve
ilk olarak Doğu Anadolu Bölgesi’ne yerleşmişlerdir. Zamanla artan
Moğol baskı ve saldırıları neticesinde rotalarını batıya çevirmişlerdir.
Bu dönemde Kayıların başında bulunan Ertuğrul Bey, Sivas
yakınlarında Moğol-Selçuklu arasındaki mücadelede Selçuklu ‘ya
yardım etmiş, bunun üzerine Anadolu Selçuklu sultanı Alâeddin
Keykubat, Ertuğrul Bey’e şükranlarını sunarak Karacadağ ve çevresini
hediye etmiştir.