Yanımdan Geçip Giden Kimdi?
Naif Karabatak
Çayımı içtikten sonra emekli maaşımdan arta kalan üç kuruşu almak
için bankaya kadar gitmek için kalktım. Ömer’e hemen döneceğimi
söyleyip çay ocağından çıktım. Banka 50 metre ileride köşedeydi.
ATM kartımı çıkarttım ama makine beni tanımadı ya da tanımıyor
gibi yaptı. Belki de parası yoktu, utancından görmezden geldi. Her
neyse de cihazın bana para vermeye hiç niyeti yoktu. Benim de
cebimde beş para yoktu. Şimdi ben eve nasıl dönecektim, siparişleri
nasıl alacaktım.. diye bir biri ardına sorular kafamda uçuşuyorken,
bankanın kapısı açıldı ve bir müşteri dışarıya çıktı. Kendi kendime
gülümsedim, o kadar düşüneceğime bankaya sorsaydım ya, ya da
maaşımı içeriden çekseydim ya…
Soğukta fazla durmanın anlamı yoktu. Bankaya girdim, sıra almama
da gerek yoktu, çünkü bankada benden başka kimse yoktu. İlginç,
bankada çalışan da yoktu, çalışmayan da yoktu. Yani burası kuş
uçmaz, kervan geçmez bir yer değildi. Kamuya açık, parası olana
veya burnu borçtan kurtulmayana ait bir mekândı. Ee ama burada ne
kuş vardı, ne kervan ne de hanın sahibi. Benim şaşkınlığım sürerken,
elinde bir çayla bankacı hanım kızımız geldi, yerine oturdu, “buyrun
işleminiz neydi, üşümüşsünüz, size bir çay ısmarlayayım” diye bana
seslendi.
Eee ben bu hanım kızı tanıyordum. Hani her ay bu bankaya uğrarım
ama öyle değil, ben bu hanım kızı bir yerden tanıyordum. Üstünde
pardösüsü yoktu, başında beresi yoktu, boynunda atkısı yoktu ama
tanıyordum işte, ama nereden…