NİHAYET-NO2 | Page 17

Bunu hissetmiş olmasından mıdır bilinmez iyi kumaştan olan bütün düşünürler gibi Johan Huizinga da yerleşik düşünceleri yıkmak adına girişimlerde bulunmuş ve oyunun ciddiyetin zıddı olduğu inanışlarını ikna edici şekilde reddetmiştir . Hatta oyunun insanın temel özelliklerinden biri olduğunu ve kültür yaratma konusunda işlevinin kanıksanamaz olduğunu da ileri sürmüştür . Huizinga ‘ Homo Ludens ( oyuncu insan )’ adlı kitabında oyunun işlevine dair teorileri şöyle ifade etmiştir ‘ Kimileri oyunun kökeninin ve temelinin yaşam enerjisi fazlalığından kurtulmanın bir yolu olabileceğine inanmıştır . Kimileri içinse canlı varlık oyun oynarken doğuştan gelen bir taklit eğiliminin hükmü altındadır ya da gevşeme ihtiyacını tatmin etmektedir . Kimileri için de hayatın talep edeceği ciddi faaliyetlere hazırlık sürecidir . Başka başka teorilere göre ise nefsine hakim olmayı öğrenme platformu , zararlı eğilimlerden masum yollarla kurtulma yolu , gerçek hayatta gerçekleşmesi imkansız arzuları tatmin etme platformudur . Bu varsayımların tamamı biri birini dışlamadan kabul edilebilir . Ancak oyun hiçbir rasyonel ilişki üzerine temellendirilemez . Çünkü akla dayandırılması onu insanlar alemiyle sınırlandırır . Oyunun varlığı hiçbir uygarlık basamağına , evreni kavrayışın hiçbir biçimine bağlı değildir ( Huizinga , P 2006 , syf18 )’.
Anlaşılan o ki oyun insanlardan önce vardı , insan da varoluşuyla oyuna uyumlandı , eşlik etti . Oyunu bazen araç olarak bazen amaç olarak kullandı . Şu an günümüzde futbol , voleybol , satranç , istop , saklambaç , körebe , yerden yüksek , briç , çelik çomak , uzun eşek , ip atlama , kulaktan kulağa , mendil kapmaca , bilardo , bovling , basketbol ve sayamayacağımız daha pek çok surette varlığını sürdürüyor , yüzümüzü güldürüyor , rahatlatıyor , gevşetiyor , öğretiyor ve deneyim kazandırıyor . O zaman ihmal eden varsa , haydi oyuna …
17
Bunu hissetmiş olmasından mıdır bilinmez iyi kumaştan olan bütün düşünürler gibi Johan Huizinga da yerleşik düşünceleri yıkmak adına girişimlerde bulunmuş ve oyunun ciddiyetin zıddı olduğu inanışlarını ikna edici şekilde reddetmiştir . Hatta oyunun insanın temel özelliklerinden biri olduğunu ve kültür yaratma konusunda işlevinin kanıksanamaz olduğunu da ileri sürmüştür . Huizinga ‘ Homo Ludens ( oyuncu insan )’ adlı kitabında oyunun işlevine dair teorileri şöyle ifade etmiştir ‘ Kimileri oyunun kökeninin ve temelinin yaşam enerjisi fazlalığından kurtulmanın bir yolu olabileceğine inanmıştır . Kimileri içinse canlı varlık oyun oynarken doğuştan gelen bir taklit eğiliminin hükmü altındadır ya da gevşeme ihtiyacını tatmin etmektedir . Kimileri için de hayatın talep edeceği ciddi faaliyetlere hazırlık sürecidir . Başka başka teorilere göre ise nefsine hakim olmayı öğrenme platformu , zararlı eğilimlerden masum yollarla kurtulma yolu , gerçek hayatta gerçekleşmesi imkansız arzuları tatmin etme platformudur . Bu varsayımların tamamı biri birini dışlamadan kabul edilebilir . Ancak oyun hiçbir rasyonel ilişki üzerine temellendirilemez . Çünkü akla dayandırılması onu insanlar alemiyle sınırlandırır . Oyunun varlığı hiçbir uygarlık basamağına , evreni kavrayışın hiçbir biçimine bağlı değildir ( Huizinga , P 2006 , syf18 )’.
Anlaşılan o ki oyun insanlardan önce vardı , insan da varoluşuyla oyuna uyumlandı , eşlik etti . Oyunu bazen araç olarak bazen amaç olarak kullandı . Şu an günümüzde futbol , voleybol , satranç , istop , saklambaç , körebe , yerden yüksek , briç , çelik çomak , uzun eşek , ip atlama , kulaktan kulağa , mendil kapmaca , bilardo , bovling , basketbol ve sayamayacağımız daha pek çok surette varlığını sürdürüyor , yüzümüzü güldürüyor , rahatlatıyor , gevşetiyor , öğretiyor ve deneyim kazandırıyor . O zaman ihmal eden varsa , haydi oyuna …
Özlem OKUR Rehber Öğretmen
17
FKDAL Kültür , Sanat , Edebiyat Dergisi No : 2