Bunu hissetmiş olmasından mıdır bilinmez iyi kumaştan olan bütün düşünürler gibi Johan Huizinga da yerleşik düşünceleri yıkmak adına girişimlerde bulunmuş ve oyunun ciddiyetin zıddı olduğu inanışlarını ikna edici şekilde reddetmiştir . Hatta oyunun insanın temel özelliklerinden biri olduğunu ve kültür yaratma konusunda işlevinin kanıksanamaz olduğunu da ileri sürmüştür . Huizinga ‘ Homo Ludens ( oyuncu insan )’ adlı kitabında oyunun işlevine dair teorileri şöyle ifade etmiştir ‘ Kimileri oyunun kökeninin ve temelinin yaşam enerjisi fazlalığından kurtulmanın bir yolu olabileceğine inanmıştır . Kimileri içinse canlı varlık oyun oynarken doğuştan gelen bir taklit eğiliminin hükmü altındadır ya da gevşeme ihtiyacını tatmin etmektedir . Kimileri için de hayatın talep edeceği ciddi faaliyetlere hazırlık sürecidir . Başka başka teorilere göre ise nefsine hakim olmayı öğrenme platformu , zararlı eğilimlerden masum yollarla kurtulma yolu , gerçek hayatta gerçekleşmesi imkansız arzuları tatmin etme platformudur . Bu varsayımların tamamı biri birini dışlamadan kabul edilebilir . Ancak oyun hiçbir rasyonel ilişki üzerine temellendirilemez . Çünkü akla dayandırılması onu insanlar alemiyle sınırlandırır . Oyunun varlığı hiçbir uygarlık basamağına , evreni kavrayışın hiçbir biçimine bağlı değildir ( Huizinga , P 2006 , syf18 )’.
Anlaşılan o ki oyun insanlardan önce vardı , insan da varoluşuyla oyuna uyumlandı , eşlik etti . Oyunu bazen araç olarak bazen amaç olarak kullandı . Şu an günümüzde futbol , voleybol , satranç , istop , saklambaç , körebe , yerden yüksek , briç , çelik çomak , uzun eşek , ip atlama , kulaktan kulağa , mendil kapmaca , bilardo , bovling , basketbol ve sayamayacağımız daha pek çok surette varlığını sürdürüyor , yüzümüzü güldürüyor , rahatlatıyor , gevşetiyor , öğretiyor ve deneyim kazandırıyor . O zaman ihmal eden varsa , haydi oyuna …
Özlem OKUR Rehber Öğretmen
17
FKDAL Kültür , Sanat , Edebiyat Dergisi No : 2