Nobel Tıp Kitabevleri | Page 18

5 BÖLÜM 1 Biyokimya Kavramı sız doğadan farklı olmadığı bilinmektedir. Canlıda gerek molekül düzeyinde, gerekse makroskobik düzeyde bir hiyerarşi mevcuttur. (Bir arada yaşamak üzere organize olan insan topluluklarında da sosyal bir hiyerarşi yok mudur?) Elementlerden oluşan organik moleküller bir araya gelerek biyomolekülleri, biyomoleküller birbirleriyle etkileşerek makromolekülleri, makromoleküller de hiyerarşik bir organizasyonla farklılaşmış en küçük bölük olan organelleri oluşturur. Organeller, hücrenin yapısal ve fonksiyonel olarak özelleşmiş kompartmanlarıdır. Organellerin biçimlenmesiyle birlikte canlılık fonksiyonları da başlar. Aynı fonksiyonu gören hücrelerin birleşmesi ve çevrelerinden farklılaşmasıyla dokular ortaya çıkar. Dokulara ait değişik fonksiyonlar arasında uyum sağlanması, canlı yapının bütünlüğünü ve benzersiz sistematiğini oluşturur. Artık organik moleküller burada canlılığın moleküler mantığı denilen bir dizi kurala uymak zorundadır. Bir başka tanımla biyokimya, cansız moleküllerin canlı organizmadaki davranış biçimini araştıran bir bilimdir. Canlıyı oluşturan moleküller ayrıştırıldığında her birinin cansız ortamda geçerli olan bütün fiziksel ve kimyasal kurallara uyduğu görülür. Ancak canlı organizmada özelleşmiş ve karmaşık bir iç yapı oluşturan bu moleküller, cansız ortamda basit ve düzensiz karışım halinde bulunurlar. Canlı yapıyı oluşturan basit organik bileşikler yaşam için “sine qua non: olmazsa olmaz”dır. Bu yapı taşları (biyomoleküller) devamlı olarak birbirleriyle iletişim halindedir. İletişim, enerji üretimi ve tüketimiyle gerçekleşir. Cansız yapıda ise enerji kullanılarak iş yapılmaz ve moleküllerin çevreyle denge hali sürekliliğini korur. Biyomoleküllerin Kaynağı Biyomoleküllerin kimyasal bileşimleri incelendiğinde doğada bulunan elementlerden oluştukları görülür. 1828 yılında Friedrich Wöhler, anorganik bir madde olan amonyum siyanattan organik bir madde olan üreyi laboratuvar koşullarında sentezlemiş, böylece canlıda bulunan organik bileşiklerin ve biyomoleküllerin temelinde anorganik elementlerin bulunduğunu kanıtlamıştır. Yeryüzünde doğal olarak bulunan 90 element içerisinde sadece 27’si yaşam için esansiyeldir. Cansız dünyanın başlıca elementleri oksijen, silisyum, alüminyum ve demir, canlılarda en çok bulunanlar ise oksijen, karbon, hidrojen, azot, fosfor ve kükürttür. Bu altı element canlı yapının %98’ini oluşturur. Yer kabuğunda karbon oranı %0.19 iken insan vücudunda %9.5’tur. Buradan da, canlı ile cansız ayrımında elementlerin niteliği (kalite) kadar niceliğinin (kantitenin) de belirleyici bir unsur olduğu anlaşılmaktadır. Canlı yapının büyük bir kısm