Doğum kadının yaşamında önemli ve pozitif bir
deneyim olmasına rağmen, yaşanan ağrı her zaman endişe ve korku nedeni olmuştur. Doğum
eyleminin bilinen ve tanımlanmış en şiddetli ağrı
kaynağı olduğu kanıtlanmıştır.
Anne adayları doğumdaki ağrıya toplumsal
ve bireysel nedenlerle farklı tepkiler vermektedir. Özellikle ilk doğumlarda; yaşanacak ağrıdan
korkmaları ve ne yapacaklarını bilemedikleri için
ağrıyı daha yoğun algıladıkları gözlenmiştir.
Anne adayları doğum ağrısından korktukları
için endikasyon olmadığı halde sezaryenle doğum yapmayı tercih etmektedir. Ülkemizde sezaryen oranının yüksek oluş nedenlerinden biri de
budur. Sezaryen doğum tartışmalarının yaşandığı
son günlerde normal doğumun önemi de giderek
artmaktadır. Doğum medikal olarak, ağrılı bir süreç olarak kabul edilmektedir. Bu süreçte yaşanan
ağrının azaltılması gerektiği söylense bile, bu bakışa alternatif bir bakışta kadının doğumun doğal
bir olay olduğunu, bu nedenle ağrının giderilmesi veya ortadan kaldırılması yerine kadınların
güçlenmesi de bu değişimlerden bazılarıdır. Bugün artık doğum kelimesi, doğurma veya doğum
yapma kelimeleri ile yer değiştirmiştir. Kadınlara
verilecek destek ve güven, onların doğumdan ve
annelikten haz almalarını sağlamada, başarı ve
özgüven duygusunu arttırmada önem kazanmaktadır.
Son yıllarda doğum felsefesinde bazı değişiklikler yaşanmaktadır. Doğum sırasında anne
adayını rahatlatacak ifade ve terminolojilerin
kullanılması, doğumun doğal bir süreç olarak görülmesi, bebeğin isteklerinin sorgulanması, sağlık
profesyonellerinin güçlendirilmesi ve bazı feminist yaklaşımlar bu değişimlerden bazılarıdır. Bu
değişim ve gelişmeler doğum hemşireleri ve ebelik uygulamaları açısından da oldukça önemlidir.
Alman profesörü G. Kloostermanın söylediği
gibi doğum odalarının her birisinin kapısına asılacak söz tüm sağlık profesyonelleri için oldukça
önemlidir.
“Kendi kendine gerçekleşen bir normal doğum
birden fazla olaya işaret eden, oldukça karmaşık
ama aynı zamanda o derecede iyi ayarlanmış bir
süreç olup ona yapılacak her müdahale onu optimal karakterinden saptıracaktır. Doğumu izleyenlerin yapacağı tek müdahale bu ilham verici
olaya saygı göstermeleri ve tıbbın ilk kuralına uymalarıdır: “Nil nocere” (“Zarar verme”)
Doğumların yaşayan ağrı, korku dolu ve kötü
sahnelerle hatırlanması yerine, normal doğum
hatta doğal doğum hakkında kişilerde yeterli bilinci oluşturmak, korku nedeni ile artan elektif
sezeryan sayılarını azaltmak, ebe/ hemşire öğrenciler ile, eğitim ve klinik alanda çalışan meslektaşlarımıza yol göstermek üzere; 2008 Eylül
ayında kitabımızın yayımlanmasından sonra pek
çok kişiden olumlu eleştiriler aldık. Kitabımız,
bu alanda yazılmış ilk Türkçe kaynak olması
açısından da anlamlıydı. Daha sonra gebeler
tarafından da okunduğunu, doğumlarında kul-
n n n n DOĞUM AĞRISI VE YÖNETİMİ
ÖNSÖZ
III