Nobel Tıp Kitabevleri | Page 20

ÖNSÖZ Sevgili okur; Elinizdeki bu kitabı basit bir anı kitabı olarak algılarsanız yanılırsınız. İnanın başlarken ben bile, bu boyutta ve bu yönde gelişecek bir kitap düşünmemiştim. Uzun bir süreç içinde süregelen yeni gelişmelerle adım adım bu kitap ortaya çıktı. Aslında bende bir kitap yazma dürtüsünün altında, önceki bazı izlenimlerin büyük bir etkisi olmuştu. Ama ilk tasarım bu tip bir kitap değildi. Şöyle ki... 1990’lı yıllarda, öteden beri sık sık rastladığım iki önemli konuya takılmaya başlamıştım. Bunlardan birincisi, ülkemizde yapılan tüm tıp yayınlarında, âdeta ortak bir kararla uygulanıyor gibi, kaynak olarak yerli yayınlardan faydalanmama (!) alışkanlığı idi. Diğeri de; yayınlarda tıp dilinde gerekli gereksiz Avrupa, özellikle Anglo-Amerikan, kökenli yabancı kelimelerin aşırı kullanılışı. Oysaki, Avrupa ve hatta Amerika Birleşik Devletleri’nde tıp yayınlarının kaynakçalarında öncelikle kendi ülkelerindeki çalışmalara ve yayınlara yer verilir. Ayrıca yine bu yayın ve çalışmalarda, tıbbi konuları kendi öz dilleri ile yazar ve konuşurlar. Bir diğer deyimle, daha önceki yıllar genelde bütün Avrupa ülkelerinde büyük bir hevesle başlatılan Latince ağırlıklı tıp dili bırakılmış ve her ülke kendi öz dillerine dönüş sürecini de tamamlamıştı. Özellikle 1970’te bir yıl kadar Avrupa ülkelerinde yaptığım geziler ve sonraki yıllarda da kongreler nedeni ile dış ülkelerde gördüklerim; bırakın dilde ve kaynakçalardaki bu ulusal yönlenmeyi, birçok ülkede hastanelerin servislerinde ve ameliyathanelerinde bile hemen hemen tamamen kendi ülkelerinde üretilen gereçlerin kullanıldığını gördüm. Hatta, hastane ve eğitim binalarında da kendi mimari üsluplarını kullanarak... 1998 yılında üniversiteden emekli olmuştum. Emekliliğin ilk günlerindeki karmaşalı süreç geçmeye başlayınca, özel hekimlik çalışmalarımın dışında kalan zamanımı değerlendirmeyi düşündüm. Aklıma ilk gelen de, bizdeki yukarıda belirttiğim “yerli yayınlara başvurmama” alışkanlığı oldu. Yerli yayınları bulmak, incelemek ve hatta irdelemek konusunda niye bu kadar ilgisiz oluyorduk? Acaba, bu yayınlara güvenmediğimiz için mi? Yoksa, iç yayınların sistematize edilememesi ve bu dağınıklık içinde aranan yayınlara kolay varamamak mı? Veya, dış etkenlerin de katkısı ile, tıpta ulusal kimliğimizdeki yozlaşma mı? Kanımca bunların hepsinin etkisi vardı. Bu düşünceler beni, mesleki yaşamım boyunca yaptığım çalışmaların sonucu olan yayın, konferans ve söyleşilerimi tamamen aslına sadık kalarak bir kitap halinde toplayıp yayınlama noktasına götürdü. Bu çalışmalarımı toplayıp, sıralayıp yayınlamaya uygun bir duruma getirmek oldukça uzun bir zamanımı aldı. 1960’lardan sonraki süreçte yapılan bu çalışmalarımda bir şey dikkatimi çekmeye başladı. Bu tip bir yayın, meslekte yaşadığım 40-45 yıllık bir dönemin âdeta benim alanımdaki bir özeti de oluyordu ama ya o dönemdeki diğer alanlar... Yani diğer tıp dalları?... Hatta benden daha önceki dönemler? Yani, çalıştığım dönemlerdeki beni oluşturan bilgi birikimlerimin temeli ne idi? Bir diğer deyimle, benim mesleki köküm ne idi? Bu sorular kafama takılmaya başlayınca tıp mesleğine ilk adımım ve ilk eğitim XIX