Hızlı bir karar alarak çömeldiği yerden doğruldu. Birkaç yıl birden büyüdü ayağa kalkana
dek. Korkusunu soyundu, böceğin yanına bıraktı. Yiğit bir delikanlı oldu. Biraz toprakla
birlikte böceği kucakladı öptü. Lara’yı öper gibi, Selim’i uykusunda izler gibi. Trenin
geldiğini fark etti, vagonlar dökülmeye başlıyordu. Ailecek seyahate çıkmayalı ne kadar
uzun zaman oldu dedi. Treni kaçırmamak için delice koşan bir yolcu gibi değil, savaşı
kazanmış, fetihten sonra yurduna dönen komutan edasıyla. Başı dik, vakur ve göklerden
bir yerden nefes alır gibi doldurdu ciğerini. Böceği ve toprağını yavaşça bıraktı terliklerinin
yanına. Büyüdüğü için bu terlikler ona olmazdı artık. Ayağa kalkıp kolunun üstüyle iki
gözünü birden bir çırpıda sildi. Vagonlar, iniyordu, gördü. Tam vakti. Yalın ayak, yürüdü,
trene binmek niyetiyle. ‘’Anne yetiştim merak etme sen’’ dedi içinden. Yürüdü, yürüdü.
Vagonların ayrılmaya ve dumanlamaya başladığı enkaza doğru.
Ve işte tren geldi, yolcularını öldürüp yüklendi bir kez daha, dumandan nefesler aldılar.
Yaşadılar sonsuz kere. Annesi, Lara, Selim ve son anda da o. Tek farkla ki anne ve
kardeşleri zorla, o ise gönüllü ve bile isteye binmişti trene…
Gittiler böylece. Böcek kaldı.
(SURİYE’YE İTHAFEN..)
17