Natura November - December 2010 | Page 43

olgu. Bu öznel yaklaşımları, tasarımcının kültürel birikimlerinin ve de kişisel belleğinin bir sonucu olarak da değerlendirebiliriz. Ama folklorik bir tasarım yaklaşımının ürünlere uygulanmasının ve de bunun bir tasarım tarzına dönüşmesinin o ülkedeki tasarım disiplininin gelişmesine uzun dönemde olumlu bir etki yapacağını sanmıyorum. Paris’deki çalışmalarınızdan söz edebilir misniz? Paris’e gitme sebebiniz nedir? Paris’deki tasarım ortamı nasıl? Benim doksanlı yılların başında Fransa’ya gelişim bir proje değildi. ODTÜ Tasarım bölümünden sonra kendimi Paris’teki tasarım okulu L’ENSCI’de, daha sonrasında ise profesyonel yaşamın içinde buldum. Bu dönemde, Fransa’daki günlük yaşam kültürünü ve Fransız tasarımını bir arada yaşayarak keşfettim. Ben Paris’te yaşıyorum ancak birçok değişik ülkedeki firmalara tasarımlar yapıyorum. Stüdyo aktivitelerime paralel olarak 1999’dan beri, iki ortağım ile birlikte Paris’te kurduğum ve kendi tasarladığım ürünleri “ODC :Ozgen Design Collection” adı altında üretip ve dağıtan firmayı yönetmekteyim. Paris kültürel ve de ticari bir cazibesi açısından insanların ilgisini çekebiliyor ve burada bulunan firmalara bir avantaj sağlıyor olabilir. Ancak günümüzdeki küresel gelişmelerin bir sonucu olarak bir tasarımcının Paris’te veya Istanbul’da yaşıyor olması, onu mesleki açıdan farklılaştırdığını sanmıyorum. Günümüzde global medya ve pazar ortamı tasarımcıları küresel trendler içinde çalışmaya zorluyor. Bu durum sizin işinizi nasıl etkiliyor? Tasarımcı çalışmalarını değişik kanallarda tanıtan ve pazarlayan bir profesyonel. Bir tasarım sürecinde de kendinisini ister istemez sosyal, kültürel ve ekonomik bağlamlarda sorgulayarak ilerliyor. Eğer bugün küresel pazara sunabileceği özgün tasarım önerileri varsa, artık hangi coğrafyada oldugu farketmiyor. Küresel trendler de, pek de öyle algılanmasa da, zaten halıhazırda varolan düsünceler veya ürünler üzerinden belirleniyor ancak tasarımcının bu genel eğilimleri etik bir biçimde yorumlayarak nesnelere dönüştürmesini önemli bir nokta olarak görüyorum. Bu durumda tasarımcı izleyici olmaktan çok belirleyici bir aktör durumuna geçiyor. Tasarım eğilimlerinde söz söyleyebilmek ancak evrensel ürünler önererek mümkün olabiliyor. Ancak bu ürünleri önerirken, küreselleşme uğruna, geleneksele ve yerele ait değerleri yok etmemek gerekiyor. Ozgen Design Collection için tasarladığınız nesnelerin hemen hepsi organik ya da doğal referanslar taşıyor, sanki kendileri de doğalmış gibi. Bu bilinçli olarak varmak istediğiniz bir nokta mı? Nesnelere doğanın bize sundugu ipuçları üzerinden işlevsel ve biçimsel kaliteler yükleyebiliriz. Bu sorgulama ve yorumlama süreci içinde tasarımcı kendisini ilginç bir deneysel ortamda bulur. Bu düşüncelerinden hareketle, ben tasarımlarımi belki de ‘doğa’yı birincil anlamından biraz daha ileriye taşıma çabasi içinde gerçekleştirdiğimi düşünüyorum. Yani malzemenin doğası, bir nesnenin işlevinin ve kullanıcısının doğası ile barışık tasarımlar yapabilme çabası da diyebiliriz. 46 NATURA • KASIM-ARALIK 2010 İşinizin ‘zevk’ini nasıl tanımlıyorsunuz? Zevk ve stil olarak ne gibi ortamlar için tasarım yapıyorsunuz? Öncelikle tasarımcı olarak zevkin göreceli bir kavram olduğunu kabullenmeniz gerekiyor. Iyi (ya da kötü) zevkin doğuştan ya da öğrenilen bir şey olduğu bile bilimsel olarak kesinleşmemiş bir durum. Bu bağlamda, tasarladıklarınız da karşınıza çıkan kişilerin ya da medyanin zevkleri doğrultusunda değerlendiriliyor. Sanıyorum ki tasarımcılar ve tasarladıkları ortamlar doğal bir seçimle bir araya geliyorlar. Bence zevki ve tarzı, tasarımcı ve müşteri arasında bir dayatmadan daha çok bir uzlaşma süreci olarak tanımlayabiliriz. Tasarımlarınızda taşı ne oranda kullanıyorsunuz? Birkaç örnek verebilir misiniz? Tasarımlarımda malzeme seçimini genel bir duyarlılık içerisinde gerçekleştirmeye çalışıyorum. Bu bağlamda, tasarımlarımda kullanmayı tercih ettiğim malzemelere benden çok nesnenin gündelik yaşamdaki varoluş nedenleri ve de kullanıcının bu nesne ile kurduğu ilişkiler karar veriyor. Kendi koleksiyonumda kullandığım malzemeler porselen, metal, ahşap gibi uzun yaşam süreleri olan malzemeler… Taşı da malzeme olarak tutarlı olduğu için kullanıyor ve bunun malzeme olarak değerini de arttırdığını düşünüyorum. Kullandığınız taş tipleri neler? Benim koleksiyonumdaki ilk tasarımlarımdan olan “Borne” (1999) Kapı ağırlığı taştan üretiliyor. Üretimi için kullandığımız iki değisik taş var. Birincisi “Ankara Taşı” olarak da bilinen ve özellikle Ankara Gölbaşı’nda çıkarılan andezit taşı. Pembe gri bir rengi olan bu andezit taş oldukça gözenekli bir dokuya sahip. Doğduğum yer olan Ankara’nin yerel taşı ile üretilen kapı ağırlıgı Borne’un benim ürünlerimin arasında ayrı bir yeri olduğunu düşünüyorum. Bir tasarımcının belleğine girmiş bir malzemenin, yıllar sonra bir ürün aracılığı ile yaşama geçmesi ve de Paris, Berlin, Londra gibi kentlerde satılıyor olması ilginç bir durum. Kullandığımız ikinci taş türü ise Fransa’nın şaraplarıyla ünlü Bourgogne bölgesinde çıkartılan bir taş. Açık sarımsı bir rengi olan bu taşın yoğunlugu da volkanik taşa göre daha fazla. Diğer malzemelere göre taş malzemenin avantaj ve dezavantajları nedir? Daha az enerji kullanarak üretilen ürünler tasarlamak, mono malzeme kullanımını ve de malzeme ekonomisini öne çıkaran tasarımlar önermek, sürd