alıyor. Ünlü mimarın önemli karakteristik özelliklere ve derin bir tarihe
sahip olan yerel bağlama hak ettiği düzeyde saygıyı göstermediği iddia
ediliyor. Zira Eisenman’ın tasarımı Santiago’nun tarihi kent merkezinin
sokaklarının bir haritasını şehrin dışındaki Gaiás Tepesi’ndeki bir
arazinin üzerine bindirmesinden oluşuyor. Kentin dokusu ve tarihiyle
kurulan ilişki sadece böyle biçimsel bir seviyede olunca projenin
yüzeysellik eleştirilerine maruz kalması da kaçınılmaz olmuş.
Eisenman’ın projesi bugün, Frank Gehry tasarımı Guggenheim Bilbao
ile birlikte, İspanya’da kimilerinin ‘para mezarlığı’ olarak adlandırdığı
ve artık geride kalmış olmasını umduğu bir dönemin mimarlığı olarak
görülüyor.
İşte Victor López Cotelo’nun eski bir deri atölyesini elden geçirerek
etkileyici bir konut tesisine dönüştürdüğü Puente Sarela projesi
mimarlık açısından hareketli olduğu kadar tartışmalı da olan böylesi bir
bağlama yapılan bir müdahale niteliğinde. Santiago de Compostela’nın
tarihi kent merkezinde olmasa da onun hemen yanındaki bir arazide
gerçekleştirilen proje, tasarladığı güncel kullanım senaryosunda yerel
bağlamın mimari özelliklerinden yoğun biçimde besleniyor. López
Cotelo, ortaçağdan sanayi devrimine kadar uzanan farklı tarihsel
katmanlarla ilişkiye girmek durumunda olduğu bu projede, kendisine
teslim edilen eski yapıların karakterini koruyup onları yerinde ve saygılı
müdahalelerle fiziksel anlamda kuvvetlendiriyor. Metruk bir deri atölyesi
ve çevresindeki araziyi canlandırma amacındaki proje, endüstriyel
Bilbao as the architecture of a period that Spain would
be better off leaving behind, dubbed by some as a
‘cemetery for money’.
It is in such a vibrant and contested architectural
paradigm into which Victor López Cotelo intervenes
with his transformation of a derelict tannery into an
impressive residential complex. Built on land by the old
town center of Santiago de Compostela, Puente Sarela
makes use of the locale’s existing architectural features
to create a contemporary use sce