Natura May - June 2012 | Page 42

Projeler/Projects: Akoura modellerin tam olarak sorgulanmasına zaman bulunamadığını düşünen mimar bu durumun ülkeyi kültürel asimilasyonun eşiğine getirdiğine inanıyor: “Bugün içinde bulunduğumuz noktada tarihsel mirasımızı, kültürümüzü, coğrafyamızı, ithal ettiğimiz modelleri ve savaşın geride bıraktıklarını -kimilerinin yapmaya çalıştığı gibi- yaşanan tahribatın izlerini yok saymayan bir miras olarak bütün halinde ele almamız gerektiğini düşünüyorum.” Projelerinde teorik ve teknik açıdan derin araştırmalara yer veren, insanın dünya ile ilişkisini sorgulayan, bu ilişkiyi yeniden yorumlayan, kurgulayan ve uyarlayan Youssef Tohme’nin portföyünde “A Project Romania” gibi kentsel ölçekteki projelerin yanı sıra konut ölçeğinde daha spesifik işler de önemli bir yer tutuyor. Lübnan’da Akoura bölgesinde, yüksek dağların kayalıklarıyla çevrili bir tepede konumlanan SC Evi de bunlardan biri. Tüm ufku alabildiğine kaplayan sarp dağların ve köyün bulunduğu vadiye bir konsol halinde uzanan bu ev, benzersiz manzarayı 180 derece açıyla kucaklayarak adeta içine alıyor. Bir avlu etrafında konumlanan betonarme yapının vadiye bakan cephesi manzaraya doğru tamamen boşaltılırken, diğer üç cephe taş duvarlarla koruma altına alınmış. Birkaç küçük açıklık haricinde neredeyse sağır duvar olarak nitelendirilebilecek bu taş cepheler doğayla hemhal olarak yapıyı tam anlamıyla kamufle ediyor. “Bu ev ceketinin yakalarını kaldırmış bir adama benziyor. Arkadan bakıldığında birşeylerden saklanmış gibi görünürken, önden dünyaya tamamen açık bir şekilde duruyor” diyen Youssef Tohme buna dualite mimarisi adını verdiklerini de özellikle vurguluyor. Youssef Tohme’nin mimarisini ve SC Evi’ni anlayabilmek için öncelikle Lübnan’daki konut mimarisinin temellerine göz atmak gerekiyor. Güneşten ve ışıktan bir dünya, hem gözalıcı hem de mütevazi renkler, 42 NATURA • MAYIS-HAZİRAN / MAY-JUNE 2012