Natura May - June 2012 | Page 41

T arih boyunca yaşanan istila ve göçler nedeniyle oldukça renkli bir etnik yapıya sahip olan Lübnan’ın nüfusunun yarıdan fazlası yabancı uyruklu. Bu etnik çeşitlilik, sosyal hayata ve şehirlere de yansıyarak, Lübnan kentlerinin mimari yapısını da ister istemez etkilemiş. Geçmişte yaşanan iç savaş ve istilaların bıraktığı yıkımı hafızalardan silmek isteyen yönetim lüks konut ve otel projeleriyle temiz bir sayfa açmaya çalışıyor. Yıllar süren Avrupa himayesinde kendi kimliğinden çıkarılan bu ülkenin bağımsızlığını elde ettikten sonra yenilenmek ve savaşın izlerini silmek için yine Avrupa kökenli yatırımcılara ve şirketlere yönelmesi, geçmişi unutup, travma yaşanmamış gibi yapması muhalif kesim tarafından hayli ironik bulunuyor. Beyrut şehrini modern bir unutuşun merkezi şeklinde yeniden inşa etme yolunu seçen bu anlayışa en sert eleştiriler ise Lübnanlı sanatçılar ve mimarlardan geliyor. Mimarlık eğitimini Fransa’da, “l’Ecole d’Architecture Paris-Villemin”de alan Lübnanlı genç mimar Youssef Tohme de ülkesindeki yeniden yapılanmayı sorgulayan genç mimarlardan biri. Bir süre AREP’te çalıştıktan sonra Jean Nouvel’in Beyrut’taki Landmark ve Louvre Abu Dabi Müzesi projelerinde yüksek sorumluluklarla görev alan Tohme, 2008 yılında kendi ofisini kurdu ve global ölçekte pek çok önemli projeye imza attı. “Her zaman bu ülkede mimarlığın ve planlamanın gel