Projeler/Projects: Mahallat
tamamen bağlıydılar. ‘Bölgesel’ olanın bir binayı coğrafyası ve bağlamı
ile ilişkilendirmekte işe yarar yönlerini seçip alıyorlardı. Görünüşte bu
davranış modelinin dışında olanla ilgilenmiyorlardı.
Buna rağmen pek çok örnekte bu yöresel mimariyle doğrudan
deneyimlerinin, bu mimarilerin karakter ve tarzı konusunda onları iyice
bilinçlendirdiğini ve bunun oranın halkı tarafından da gözlemlendiğini
görebiliyoruz. Belli bir lokasyonun şekil ve inanışlarında köklenen
mimariyi hissettirmek üzere ulusal stiller, zeki konumlandırmalar
ve çeşitli formüller bulundu. Özellikle de yaygın ‘geleneksel’ yapı
malzemeleri olan kereste, tuğla ve taş ile üretilen biçim ve tarzlar,
yapıları hem içinde bulundukları coğrafyaya, hem de geleneksel
kültürlerine bağlayan benzersiz, yerel formların kaynağıydı.
Modernist pratiklere belli bir soyutlama düzeyinde dahil edilen bu
arkitektonik sistemlerin, kaynaklarından uzaklaşıp, beton ve çelikten
yapılmış olmaları, belli bir yere ait olarak hemen fark edilmelerini
engellemiyordu. Japon kereste inşaatçılığı, Akdeniz kasabalarının
morfolojileri, kırsal İskandinav tasarımı, yerel bölgelerin ruhunu
yansıtmak üzere hem stil, hem de işlev açısından kullanılan yöresel
sistemlerin bazılarıydı.
GÜNCEL PRATİKLER
Bugün 20. yüzyılın başlangıcında gündelik hayata yaygın olarak dahil
olan yöresel mimariden üç nesil uzaktayız. Şimdilerde mimarlar
bölgesel dinamiklere dayalı tasarımlar yaptıklarında, bu çoğunlukla
eski yöresel eğilimlerle alakalı olmuyor. Mimarinin yeni, modern
altyapıların oluşturulmasında önemli rol oynadığı daha büyük, küresel
bir dünyayı dikkate aldığımızda yeni bir bölgesellik türünün ortaya
çıktığını görüyoruz. Bu ‘global bölgeselcilik’ yerel olanın ekolojik ve
toplumsal fayda sağlayan yönlerine odaklanıyor, ama daha sınırlı bir
GERİ
DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ
TAŞLARIN
ÇEŞİTLİLİĞİ,
CEPHEDE GÜÇLÜ
BİR DOKU
OLUŞTURUYOR.
A VARIETY OF
RECYCLED STONES
PRODUCE A
VIBRANT TEXTURE
ON THE FAÇADE.
can see that their direct experiences with these regional
and vernacular architecture made them highly aware of
the character and style of these architectures and how
this could be seen as such by local residents. National
styles, genius locii, the poetry of place, various formula
were found to evoke architecture strongly grounded in
the forms and beliefs of a particular location. Especially
in the shapes and styles produced from construction
in timber, brick and stone, the common “traditional”
building materials, were the source of unique and
localized forms that connected buildings to both their
geographies and their traditional cultures. Subsumed
within their modernist practices, at a level of abstraction
once removed from their sources, these architectonic
systems were recognizable as being from a particular
place even if they were built in concrete and steel.
Japanese timber construction, Mediterranean town
morphologies, rural Scandinavian design, were but some
of the few vernacular systems that were used functionally
and subtly stylistically to evoke the spirit of local places
and regions.
CONTEMPORARY PRACTICES
Today, we are now three generations removed from
the widespread presence of vernacular architecture in
everyday life found in the early 20th century. Currently,
when architects produce designs based on regional
dynamics, it is most often not related to these older
vernacular and regional tendencies. Taking into account
52 NATURA • MART-NİSAN / MARCH-APRIL 2011
MAHALLAT.indd 4
4/11/11 6:21 PM