Ailemde siyasetçiler var diye benim de siyasetçi
olmam sorun değildir. Sokrates gibi diyalektik
felsefeyle bunu kanıtladım size. İstediğimiz
felsefeyi irmik irmik örüyoruz. Başka bir felsefe
olanaklı. Ve bunu hep birlikte kazanacağız…
(Sırıtıyor.)
- Fakat siyaset farklı bir şey… Ailenizin gücü
olmasa sizin bu makama gelemeyeceğinizi
düşünenler var.
- Ben bu noktaya dişimle tırnağımla geldim. Bakın
(Diş ve tırnaklarını gösteriyor.). Kimse dişimle
tırnağımla gelmediğimi söyleyemez. Yeğenlerim
var mesela benim, muhtarlık seçimlerine
hazırlanıyorlar. Mahalleliye çikolata, çikita muz
falan dağıtıyoruz; malum Marmaris’te kömür
yakmak yasak. İyi gidiyor kampanya, dişleriyle
tırnaklarıyla kazanacaklarından eminim. İşin aslı
da şu ki benim siyasete girmem tamamen kişisel
bir meseledir. Ailede herkes siyasetle ilgileniyor
malum. Bir benim o taraklarda bezim yok,
arkadaşlarımla sırıta sırıta geziyorum. Bir gün
dank etti: “Oğlum Acur” dedim, “Hayırdır sen,
altı ok bir tarafına mı battı da böylesin?” O gün
benim için milattır.
- Peki o zaman başka konulara geçelim. Bayağı
yoğunsunuz. Nasıl geçiyor bir haftanız?
- Çok hızlı. Bir hafta 2 günde geçiyor.
- Nasıl?
- Benim için hafta 2 gündür. Pazartesi 1. gün
malum. Salı, perşembedir benim için.
- Nasıl?
- Salıdan sonra çarşamba değil mi?
- Evet.
Röportaj köşemizin bu haftaki konuğu Marmaris
siyasetinin ünlü isimlerinden Acur Meşhur... Bizi o meşhur
gülen yüzüyle karşılayıp evinde ağırlayan başkana teşekkür
ettikten sonra röportajımıza başlıyoruz:
- Başkan Bey öncelikle bugün
terleteceğimizi söyleyelim.
- Gayet tabii… Basın özgür olmalıdır. İstediğimiz
basını irmik irmik örüyoruz. Başka bir basın
olanaklı. Ve bunu hep birlikte kazanacağız…
(Sırıtıyor.)
- Sizin istediğiniz gibi şekillenen basın özgür
olabilir mi?
istediğimiz
biraz
- Özgür basın, bizim
şekillenmiş basındır. - Peki.
Hakkınızda
malumunuz
spekülasyonlar söz konusu… - Malumum değil. - Siyasete girişinizden söz ediyorum. Eniştenizin,
bacanağınızın, baldızınızın, hala-teyze-dayı-
amca çocuklarınızın belediye başkanı olması… - Ondan sonraki gün de perşembe.
- İstediğimiz aile ilişkilerini irmik irmik örüyoruz.
Başka bir aile ilişkisi olanaklı. Ve bunu hep birlikte
kazanacağız… (Sırıtıyor.) Bunda ne var? - Evet.
- Ee iki gün dediğimiz bir günde falan geçiyor.
Yani bugünkü mevkiinizi ailenizin gücüne mi
borçlusunuz? - ?
- Dolayısıyla salı demek perşembe demek gibi bir
şey… Cuma hafta sonuna giriş, sempatik bir gün,
onu sayma. Cumartesi-pazar zaten hafta sonu…
Dolayısıyla haftada iki gün vardır: pazartesi
ve perşembe. İstediğimiz haftayı irmik irmik
örüyoruz. Başka bir hafta olanaklı. Ve bunu hep
birlikte kazanacağız… (Sırıtıyor.)
- Sözlerinizi, bizim yedi günde yaşadığımızı iki
günde yaşıyorsunuz şeklinde okuyorum. Nasıl
dayanıyorsunuz bu tempoya?
- Benim de tabii destekçilerim var. Kubat İspir,
-
6
sizi
biçimde
bazı
- Ben bugünkü mevkiimi aileme borçlu olsam siz
bana bu soruyu soramazdınız.
- Nasıl?
- Sizin babanız muhabir mi?
- Hayır.
- Peki muhabir olsaydı siz bu işi yapmaz mıydınız?
- Yapardım herhâlde.
- Öyleyse sorunuzun cevabını kendiniz verdiniz.