KIŞ
KAR TOPU
SENE 2019
arşımda müthiş bir deniz manzarası, hafiften bir kar yağmış ve dallar beyazlaşmış.
29 gösteriyor olsam da, yaş olmuş 38. Ruhen yaşlanmayı sevmediğim, hep çocuk
kaldığım için bedenim de bana ayak uyduruyor. Yemyeşil çam ağaçları arasında
kahvemi yudumlarken ölesiye mutluyum. Ne gelirse gelsin başıma, mutlu olmaktan
vazgeçemiyorum.
Bugün çok sessiz buralar. İn cin top oynuyor. Mis gibi kokan kahvemi huzurla içerken
geçmişe doğru şöyle bir uzandı ruhum. Bu soğuk havada bu sıcak hikâyeyi anımsamak içimi
daha da huzurla kapladı.
SENE 1997
Çılgınca eğlendiğimiz, umarsızca yaşadığımız en güzel çağlar lise çağları... Çok soğuk bir kış
günü, her yer karla kaplı; etraf bembeyaz, tertemizdi. Herkes okul bahçesine dökülmüştü.
Kim takar dersi J Kar yağmış yahu. Kimisi kar topu atıyor, kimisi kardan adam yapıyor,
kimisi de kardan adam yapmaya çalışıyordu. O da bir yetenek işi. Öyle herkes kardan
adam yapamaz. Etraftakileri okulun kapısından seyrediyordum. Nihat’ın kardan adamına
baktığımda herkesin kardan adam yapamayacağına karar verdim. Zaten o da yapamadığı
için çıldırmak üzereydi. Neyse ki kızlar imdadına yetişti.
Bir yandan yağan karı, bir yandan da arkadaşlarımı izlerken kafama çok sert bir kar topu
geldi. Kartopu ile irkilip hemen etrafıma baktım. Kim atmıştı bunu?
Karşımda elinde bir kar topunu daha hazır bekleten, 1.80 boylarında, kumral, oldukça
yakışıklı bir delikanlı duruyordu. Tüm huzurumu kaçıran bu arkadaşa doğru oldukça sinirli
adımlarla ilerledim.
“Amacınız ne acaba?” diye sordum. “Kalın kafanızı kırmak istedim sanırım.” diye yanıtladı
çocuk. “Kafamın kalın olduğu kanaatine nasıl vardınız acaba?” diye sordum. “Aylar oldu,
bir türlü üzerinizdeki gözlerimi göremediniz de, ondan öyle düşündüm.” diye yanıtladı. Bana
bir sessizlik geldi o anda. Delikanlının gözlerinin içine baktım ve tam gidiyordum ki bana
seslendi “Esin” diye. “Adım Yunus” dedi. Bembeyaz kar taneleri üzerimize yağarken bir
kez daha şaşkınlıkla gözlerinin içine baktım ve yine bir şey diyemeden oradan uzaklaştım.
Koşar adımlarla sınıfına gittim. En arka sıraya geçip oturdum. Yüzüm de bir ateş var gibi
hissediyordum. Hava çok soğuktu ama yüzüm çılgınca yanıyordu. Ayazdan mı aşktan mı
bilinmez.
Sınıftaki müthiş sessizlik bir anda bozuldu. “Kızım, neredesin? Her yerde seni aradık.”
diyordu arkadaşlarım. “Nerede olacağım, sınıfta kitap okuyordum işte.” diye geçiştirdim.
O gece eve gittiğimde sabaha kadar Yunus’u düşündüm. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi
çarpıyordu. Normalde tersleyeceğim biriydi ama bir türlü sesimi çıkaramamıştım ona.
Bu güzel karşılaşmadan bir hafta sonra beni okulun kapısında hiç tanımadığım bir kız
karşıladı. “Merhaba” dedi. “Adım Şenay”. Belli ki üst sınıflardan bir kızdı bu. Şenay, çok
uzatmadan beni sınıflarına davet etti. “Seninle konuşmak istediğimiz bir konu var.” dedi. Bu
durum karşısında iyice meraklandım, teklifi kabul ettim ve birlikte sınıfın kapısına kadar
K
2
özgül