Mucize Ruh 13. Sayı Turgut Uyar Edebiyat Kültür Sanat Dergisi 13. sayı | Page 49

renk bu. Siyaha aşık olmuş birisini gördüğünüzde üzülmeniz bu yüz- den normal. Her şeyini kaybetmiş ve gözden çıkarmış birine acıyor- sunuz ve daha fazla üzerine gitmek istemiyorsunuz. Karamsarlıkla dolup taşmış birisine söylenecek ufacık bir kötü söz, sizi de mesul yapar çünkü. O yüzden siyah güzeldir. Koruyucudur bir şemsiye gibi. Bütün renkleri öldürür. Ona dokunan her renk solar, kan kaybeder yavaş yavaş ve sonunda yok olup, siyaha boyun eğer. O yüzden “Üz- günüm” diyen biri, üzgün değilse bile, kafanızda kocaman bir soru işaretidir artık. Karanlığın gövdesine konmak, üzerine damlamak zor- dur, cesaret ister. İşte adam da tabloları seyrederken, tam bunları düşünüyor. Hislerine ayak uydurup mağlup olmaktan, siyahı ruhuna bulaştırmaktan korktuğu gözlerinden okunuyor adamın. Belki de sırf bu yüzden gölgesine sığınan yabancıyı da geri çevirmeyecek. Işıklı tarafta kalıp, yüzünü bu resimlerle örtecek. Durdu. Birkaç adım attı ileri doğru. Duvarın sonundaydı, tablo yoktu. Yeni bir tablo için hemen yan tarafa geçmesi gerekliydi. Geçmedi, ol- duğu yerde kaldı. Baktığı iki tablonun sağına, duvarın boş gövdesine kondurdu düşlerini. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu ay- rıca. “Şimdi denizde olsam” dedi, maviyi özledi. İlk tabloda gördüğü masmavi asfalt bunun içindi. Onu, ikinci tablodaki adamın arkasında bıraktığı kan köpüklerine yetiştirebilmek için. Geç kalmasın diye bi- raz daha mavi, biraz daha yağmur. Ve belki ıslanmak güzeldi. Susmak kadar, özgür olmak kadar ve ölmek kadar. “İstediğin mavilik olsun senin. Gökte var, denizde var hatta hiç sev- mediğin adamın gözlerinde bile. Bir şarkı dolanmış dilime, öylesine söylüyorum. Fısıltıyla karışık, ıslık çalar gibi. Ellerimi çıkarmıyorum cebimden, umursamaz görünmek mizacım. Hemen vazgeçiyorsun soru sormaktan. Büyüsü bozuluyor arkadaşlığımızın. Aramızda kalsın ama ben hep böyleyim biliyor musun? Değişeceğimi sanma. Bütün renkler benim. Sonra haftanın bütün günleri de. Güzel bakan yüz- ler, şaka yaptığımda katıla katıla gülenler ve bir de, gece yatmadan önce bana “İyi geceler” demeyi ihmal etmeyenler. Paylaşmayı pek sevdiğim söylenemez. O yüzden sonuna kafiye aradığım mısralara benzetiyorum seninle ilişkimizi. Asla vazgeçemem senden ama şiiri de tamamlayamıyorum bir türlü. Ne yazsam, ne eklesem olmuyor, ahenksiziz biz. Galiba kimseye gösteremeden, tek başıma okuyaca- ğım şiirimsin sen. Kusurlarla doluyuz her göz göze geldiğimizde. Ba- kıyorum, yutkunuyorum, tane tane döküyorum kelimeleri. Ve nefe- simin karıştığı havayı sen içine çekiyorsun zorlanmadan. Sonra roller değişiyor. Şiir mi okuyoruz, sigara mı içiyoruz, öpüşüyor muyuz yoksa sevişiyor muyuz? Belli değil. Ama sen, benim olan en güzel detaysın. Başta da söyledim ya, istediğin mavilik olsun senin. Ben de hiç yok ama elbet bulur getiririm.” 48