Mucize Ruh 13. Sayı Turgut Uyar Edebiyat Kültür Sanat Dergisi 13. sayı | Page 29
Yalniz Adam
Yağmurun cama vurarak yere inişi meşgul ederdi genelde zihnini. Dam-
lalarla notalar dizerdi şarkılara sonra o şarkıların satır aralarında bulur-
du kendini, yalnız adam. O gece diğer gecelerden farklıydı, yağmur yağ-
mıyordu ama yine de camda yalnızlık buğusunu bırakmıştı. Alçak tavanı
ile koridoru ikiye bölen perdenin aydınlık tarafında kalan adam, yıllara
meydan okumuş betonlar arasından dışarı atmak istedi kendini. Sandal-
yesini de alarak balkon kapısından çıktı. Etraf zifiri karanlık… Karanlığın
sessizliğini ağaçların hışırtı sesi bozuyor. Mor leylak yine nazından esirge-
miş kokusunu. Hani o rengi için kavga ettiğimiz lambalar var ya onlarda
yanmıyor. Gece ya, karanlık kendine benzetmiş her rengi, onun etkisiyle
siyaha bürünmüş her şey diye düşünürken başını göğe kaldırıp yıldızla-
rın dizilişinin ihtişamına hayran olarak değiştirdi düşüncesini. Yalnızlığın
girdabında olmasaydı göremeyecekti gecenin aksesuarlarını. Baktıkça
hayranlığa kapıldığı bu parlak ışıklar dehlizlerde kağnılar gibi merhamet
tohumları ekiyor yalnızlığına, o daha cümleye dökmeden diyeceklerini,
simgeler çiziyorlar ifadeleriyle, ona karşılık. Milyonlarca yıldız arasında
iki tanesi özetliyordu aslında adamın nemli ruhunu. Aralarındaki milyon-
larca parlaklıktan payına düşeni alamamış iki ayrı uçta, iki ayrı yıldız. Fark
edilmeleri düşük ihtimalken yalnız adamın fark etmesi onları karısına ve
kendisine benzetmiş olmasıydı. İlk başlarda mutlu başlayan birlikteliğini
hep güzel düşlerle taçlandırırken aralarına bir şehire denk yalnızlık gire-
ceğine ihtimal bile vermezdi.Tadı damağında kaldı mutluluğun geçmişin
hatıraları bile yerini koruyamıyordu gittikçe uzaklaşıyor, uzaklaştıkça yal-
nızlaşıyordu. Baş edemeyeceği duygulardan kurtulmak istedi. Bugünkü
zihin meşguliyeti onu bir camdan daha uzağa götürdü. Tam başını indire-
cekken bir yıldızın kaydığını gördü ama dilek dilemedi bu kez. Çünkü en
güzel dileğinin gerçek olması onu araya bir gök girecek kadar yalnızlığa
sürüklemişti. Ardından bir yıldız daha kaydı derken adam fark etmeden
sesli düşünmeye başladı. “Sen bu kadar güzelsin. Senden umduğum gü-
zelken kaderimi kurban kılmalıyım gerçeklere.” dedi ve sustu. Hemen ar-
dından bir ses geldi, “Kapat kapıyı da içeri gir!” Adam, sandalyesini de
alarak içeri girdi. Yine bir şeyler mırıldanıyordu, “Gece benim, göz benim,
uyku benim, düş benim!”
NURCAN BAŞ
28