MOMENT-EXPO - 134 - WEB - TR MOMENT 134 - WEB - TR | Page 57
DİJİTALLEŞME VE YAPAY ZEKÂ ÜZERİNE
normal bir durumdur.
Bugünkü dönemi “Dijital
Çağ” olarak adlandırıyoruz:
Analog verilerin dijitalleş-
mesi... Dijitalleşmenin sade
hali, sandığımızdan çok daha
önce, endüstrileşme tarihiyle
başlamıştır. Mekanik süreç-
lerin matematiksel yorumu,
anlamlandırılması ve bu
yönüyle yeniden dinamik-
leştirilmesi, bugünkü dijital-
leşmenin ilk adımları olarak
kabul ediliyor. Matematikçi
ve filozof Gottfried Leibniz’in
(1646-1716) Hannover Leibniz
kütüphanesinde gördüğüm
“İkili Birim Sistemi”, bu-
günkü bilgisayar iletişimini
anlamama yardımcı olan ilk
çizelgedir. Üstelik, araştırma-
cılar, Leibniz’den daha önce
bu sistemin Thomas Harriot
(1560-1621) tarafından geliş-
tirildiğini de söylüyor. Yani
dijitalleşmeyi, “Endüstrileşme
sürecinin bugünkü adı” diye
tanımlarsak pek de yanıl-
mış olmayız. Çünkü bütün
araştırmalar, uygulamalar
bildiğimiz endüstri zemininde
gerçekleşiyor.
Düşünceme göre, yeni bir
çağdan bahsedeceksek ce-
vaplamamız gereken soru şu
olmalı: Dijitalleşmeden sonra
ne gelecek? Günümüzde bir-
çok dinamik gelişme bize bu
soruyu sorduruyor. Bir bütün
olarak dijitalleşme ve buna
şu an ivme kazandıran yapay
zekâ araştırma ve uygulamala-
rı, fizik biliminin bize sunduğu
imkânlar çerçevesinde gerçek-
leşiyor. Farklılığı anlatmak için
bahsedilen “Derin Öğrenme”,
“Nöral Ağlar” bile hala bu
kapsamda değerlendirilebilir.
Yeni dönem diyorsak, o zaman
klasik fiziğin dışında, kuantum
fiziğinin bize ne tür olanaklar
sunduğunu da konuşmalı,
araştırmalıyız.
YAPAY ZEKÂYI
ABARTIYOR MUYUZ?
Alman sosyolog Niklas
Luhmann’dan ödünç olarak
belirtmem gerekirse, kavram
olarak yapay zekâ, kategorik
olarak yanlıştır! Temelde iki
değişik kategoriden bah-
sediyoruz: Zekâ ve bilinç!
Stratejik herhangi bir soru-
nun çözümünü zekâ olarak
tanımlıyor; karışık ve karmaşık
dünyayı kreatif, yeni yaratıcı
düşünceler ve duygularla
anlama yeteneğine ise bilinç
(Bewusstsein) diyoruz. Hisler,
duygular, algılar, dokunuşlar
öz bilincin bir parçasıyken,
bunlar bizim dünya ve ken-
dimizle ilişki kurmamıza da
yardımcı oluyor. Peki, yapay
zekâya yüksek anlamlar yük-
leyenler, bilinçle bilgisayarın
arşiv kapasitesini karıştırıyor
olmasın? Bir makine olarak
bilgisayarlar birçok işlev
görebilir; otomobili yönlen-
direbilir, satranç oynayabilir,
robot olarak hizmet sunabilir
ve hatta savaşabilir ama his-
sedemezler. Ağrı, sızı, sevinç
gibi bir şeyi hissedebilmeleri
için etten, kemikten olmak
zorundalar ve tabii bir de
ölümlü olmaları gerekir! Eğer
bir makine bunu yapabilecek
bir konuma gelirse, bizim
anladığımız makine olmak-
tan çıkarak bir organizmaya
dönüşmüş olur! Yapay zekâ ile
biyoteknoloji bulaşmasından
medet umanlar “İlerde ma-
kineler de bir tür organizma
olacak” dese de bu önerme
de doğru değildir. Dolayısıyla
kullandığımız kavram ve
içerikleri doğru kullanmak
zorundayız ki amacımızın ne
olduğu ve/veya klasik fizik
sınırları içinde neyin mümkün
olup olmadığı iyi anlaşılabilsin.
GELECEĞİ BİLMEK Mİ?
GELECEĞİ TAHMİN
ETMEK Mİ?
Yapay zekânın en büyük
ustalığı, geleceğe yönelik
varsayımlarda bulunmaktır.
Milyonlarca olasılık içinde en
muhtemel olasılığı hesapla-
yabilir, milyonlarca imgeyi bir
öngörü ya da varsayıma göre
tarayabilir, sistem ve makine-
lerin hangi şartlarda ve nasıl
devreden çıkabileceğini yine
bir varsayım ya da bir senar-
yoya dayanarak söyleyebilir.
Bu yetenekleriyle de günlük
hayatımızda mega şehirler-
deki trafiği rahatlatabilir, ham
madde döngüsü ve ihtiyacını
optimize edebilir, inovasyon
süreçlerini daha iyi yönetme-
mizi sağlayabilir, veri tabanlı
standart rutin işleri yapma-
mızı kolaylaştırabilir. Böylece,
sanayinin ilk evrelerinde
gerçekleşmiş iş bölümleri
ve mesleklerini de ortadan
kaldırmış olur! Sayısız başka
marifetler sıralayabilir, örnek-
leri çoğaltılabiliriz ama yapay
zekâ, varsayımlara dayalı bir
gelecek öngörüsünden fazla-
sını yapmaz, yapamaz!
Özetle, yapay zekâ konusu
ve alanını insan yaşamını ko-
laylaştırmak, insanın düşünce
ve yeteneklerini arttırmak
faydası dışında düşünenler
ya insana alternatif bir şeyin
peşindeler ya da bizimle bol
miktarda kafa buluyorlar.
AHMET YILMAZ
TÜRKIYE’NIN MAKINECILERI
ALMANYA DANIŞMANI
“BUGÜNKÜ
DÖNEMI ‘DIJITAL
ÇAĞ’ OLARAK
ADLANDIRIYORUZ:
ANALOG
VERILERIN
DIJITALLEŞMESI...
DIJITALLEŞMENIN
SADE HALI,
SANDIĞIMIZDAN
ÇOK DAHA ÖNCE,
ENDÜSTRILEŞME
TARIHIYLE
BAŞLAMIŞTIR.
MEKANIK
SÜREÇLERIN
MATEMATIKSEL
YORUMU,
ANLAMLAN-
DIRILMASI VE
BU YÖNÜYLE
YENIDEN
DINAMIKLEŞ-
TIRILMESI,
BUGÜNKÜ
DIJITALLEŞMENIN
ILK ADIMLARI
OLARAK KABUL
EDILIYOR.”
55 • TEMMUZ 2019