Milliyet Australia Turkish Newspaper 25 Şubat 2016 | Page 4
Australian Turkish News Milliyet
04 DÜNYA
AUSTRALIA TURKISH NEWSPAPER
NAZLI ÇALŞİMŞEK
Avucumdaki Dünya
[email protected]
S
abah uyandığımda, ilk yaptığım eylem cep telefonuma gelen mesajları
kontrol etmek. Teknolojinin nimetleri bunlar. Türkiye’den saat farkı ile ileride olduğumuz için, ben uykudayken yazılanları
merak, bir nev’i de bendeki. Düşünüyorum
da yıllar yıllar önce bu diyalarlara göç etmiş onca insan nasıl yaşadılar bu kadar yılı teknolojisiz. Ben bir saat telefonuma göz
atmayayım, kendimi eksik hissediyorum. Bağımlılığımızın boyutu değişmiş durumda. Allah korusun bir gün internetsiz kalsam, sudan
çıkmış balık gibi olurum alim allah.
Şu an avucumun içinde dünya. Bizim nesil , çocukluğu 80’lerde geçenler, teknoloji
nedir bilmezdi. Hatta hayal bile edemezdik.
Mektuplaşmalar vardı, kart atmalar vardı,
sonra ev telefonları hayatımıza giriverdi. Ama telefonu olan evlerde çok değildi açıkcası. Önceleri çevirmeli olan telefonlar zamanla
yerini daha modern olan tuşlu telefonlara bıraktı. Hey gidi günler hey. Mektuplaşmalar
bir müddet devam etti. Bayram kartları ise
zamanla yerini, sınırlı sayıda kelime ile cep
telefonlarına yazılan standart mesajlara bırakıverdi. Biz o dönemleri Türkiye’de yaşadık.
Yurtdışında yaşayan gurbetlikler haberleşme
konusunda bizler kadar şanslı değillermiş elbet. Mektup yaz gönder, haftalarca gitmesini
bekle, karşı taraftan gelecek mektubu da yine haftalarca bekle. Telefonlaşma mevzuuna
girmek bile istemiyorum inanın. Günler öncesinden telefon bağlatılır ve beklenirmiş. Saat farkı nedeni ile bir tarafın fedakarlık yapıp
, alakasız bir saatte de olsa telefon başında
beklemesi gerekirmiş. Telefon görüşmeleri ,
hatlar nedeniyle çok sağlıklı olmayıp, devamlı hat düştüğü de olurmuş. Şimdi ki çocuklarımıza “hat düşmüyor ne demek?” diye sorsak,
nasıl bir hat anlarlar, Allah bilir?
Yine çocukluğumdan hatırlıyorum, eve
vakitsiz gelen bir telefon , aile fertlerinde korku yaratırdı. Çünkü gece gelen telefon iyi bir
haber olamazdı. Yurtdışında yaşanlar içinde
aynı durum söz konusuydu mutlaka. Oysaki
artık vakitsiz diye bir kelime kalmadı sözlüğümüzde, çünkü dünya avuçlarımızın içinde ve
biz her istediğimiz kişiye vakitli-vakitsiz ulaşabilme yetisine sahibiz.
Tabletler, ve akıllı telefonlar sayesinde artık hasretlik duygusu da hafifledi. Al eline telefonunu yada tabletini, gir facebook
sayfana, kimi görmek istiyorsan, hemen bir
dürt , işte orada, gör fotoğraflarını. Bak bakalım bu öğlen ne yemiş eşiyle,dostuyla. Tatilde nereye gitmiş, nasıl eğlenmiş. Hatırını
mı sormak geldi içinden, gir mesaj bölümüne, yaz dilediğini. Sesini mi duymak istedin,
ara facebook’tan, ya da whats up’tan, tangodan, viber’den. Seçenek çok. Grup arkadaşlarınla mı muhabbet çekti canın, açıver bir
grup, yazıver dilediğini. Her mesaj ile cep telefonunda bip’lesin. Arzu edersen bip’lemeyi
durdurmakta senin elinde. Yapıver muhabbetini, neşeli fotoğraflarla süsle sayfanı, yada
yorumlar yap istediğin olaya, dilediğini paylaş gönlünce. Göresin mi geldi anacığını, al
sana “skype.com”. Eğer görüyorsan “online”
hemen çaldır adresini. İşte tam karşında görüntüsü dokunamadığın anacığının, sesi de
billur, hat da sağlam.
Ben ki teknolojisiz hayatı yaşamış (buna
artık nostalji diyebiliriz) ve sonrasında teknoloji dolu hayata tepetaklak atılmış ve zaman
içerisinde buna adapte olabilmeyi başarmış
ve de teknolojinin nimetlerinden çok iyi yararlanan insanlardan birisiyim. Tabletler, cep
telefonları, laptoplar ne çeşit çeşit, boy boy
artık herkesin evinde, herkesin elinde.
Teknolojinin hayatımıza getirdiği imkanlar
tartışılamaz bile. Bir “tık” ile her şeye ulaşmak mümkün. Çok da keyifli, ama bazan dozajını kaçırdığımızı düşünüyorum. Artık eskisi
kadar koyu muhabbetler edilmiyor, bir kaç arkadaş toplandığında, bir iki lakırdı sonrasında
bir bakıyorsun ki, herkes kendi sanal aleminde bir kaynaşma içerisinde. Dünya elimizin içinde diyoruz ama bir yandan da elimizde var
olan güzel alışkanlıklarımızı uygulayamaz hale geliyor, ihmal ediyor, köreltiyor, tembelleştiriyor ve farkında olmadan yok ediyoruz.
Bizden önceki nesil teknolojinin sonunu yakaladı, bir kısmı da kaçırdı. Bizim jenerasyonun
şimdiki yetişkinleri her iki hayatı da gördü,
yaşadı ve yaşıyor. Geleceğimiz olan çocuklarımız da maalesef teknolojik çağın içinde
doğdular, ve yeni yetişen nesil farkına varmadan, bu sanal hayatın içinde sürüklenip gidiyor ve gitgide bağımlı hale geliyorlar. Buna
bir çare bulmanın zamanı gelmedi mi acaba?
Uzakları yakın eden, avucumuzdaki dünyayı , bağımlı olmadan , bilinçli ve doğru kullanabilmek dileğiyle. Sevgiyle ve hoşlukla
kalın.
ABD: Türkiye’siz bunu başaramazdık
ABD Başkanı Barack Obama’nın IŞİD ile Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk, Türkiye’nin IŞİD’e karşı uluslararası kampanyanın “asıl
partnerlerinden” biri olduğunu kaydederek “Türkiye’siz bunu başaramazdık” dedi.
McGurk, Beyaz Saray’ın günlük basın toplantısına katılarak IŞİD’e karşı yürütülen
kampanyaya ilişkin gazetecilere bilgi aktardı.
I g