Barkçin, fıkıh kelimesinin İslâm hukuku ile eş anlamlı olduğunu ve: İslâm’ın kişisel ve
sosyal hayata dair pratik hükümlerini inceleyen bir ilim dalı olarak anlarız.. Oysa fıkıh, “bir
şeyi iyi kavramak, anlayışlı olmak, bilmek demektir.” der. Barkçin, “fıkıhın bu açıdan
bakıldığında ilimden farklı olduğunu, ilim nasıl olursa olsun bilmek, fıkıh ise işin esasını,
künhünü kavramak, inceden inceye bilmek demektir” diyerek fıkhın aslında salt ilimden
de yüksek olduğunu ya da fıkhın daha seçkin bir yerde olduğunu ifâde eder.
“Fıkıh kelimesi, yukarıda zikrettiğimiz âyetteki anlamı üzerine Kur’an-ı Kerim’de yirmi
yerde geçer. Bugün bizim anladığımız şekilde “hukuk” olarak Kur’an’da geçmez. ” Tam bu
cümleyi okuduğumda hadis-i şeriflerde geçen “...... fakih kılar” yüklemli hadisler gelmişti
zihnime… Ki az sabretseymişim Barkçin de bunu söyleyecekmiş zaten… Sonra yine
Peygamberimiz’in(a.s) bazı sahabeler için ettiği “O’nu dinde fakih kıl!” şeklindeki
duâlarında geçen “fakih kıl” ifâdesi de hep “anlayışlı kıl” olarak geçmiştir…
Fıkhın, yani anlayışlı kılınmanın, idrâkin bir sonraki safhası ise ahlâktır Dr. Barkçin’e göre…
Der ki: “Fıkıh yerli yerine oturunca, sadece davranış kalıpları olarak görülen “ahlâk” da
aslî anlamına kavuşacaktır; yani her şeyde Tanrı ile olma, bilme ve kılma. Bu açıdan
siyaset gibi, ticaret gibi mesela müziğin de, resmin de, mimarinin de, şiirin de bir ahlâk
alanı olduğu bilinecektir, yani fıkhedilecektir.” Fıkıh yerli yerine gelince, inanan insan
sadece eserlerini değil, kendini de tamlayacak, birleyecektir. Ruhu ile nefsi, bedeni ile
canı,
imanı
ile
ameli,
ilmi
ile
eylemi
birleştirecektir.
Kalbiyle
fıkhetmeyi
bilen
insan,
(...)
yeni bir
medeniyetin
kurucusu
olacaktır”
Sonsöz
Bu yazımızda Türkiye’mizin yaşayan bir münevveri olan Dr. Savaş Şafak Barkçin’in “Kalbin
Aklı” kitabına ismini veren makalesi üzerine birkaç şey yazmaya çalıştık. Ez-cümle;
Dr. Barkçin, günümüz popüler aydın (!) kimliğinden fersah fersah uzakta bir İslâm
münevveridir. Olma/bilme/kılma eylemleri ile “kendimiz olacağımızı” söyler. Günümüzde
ilahiyat fakültesi öğretim üyesi haricinde “kendisi olmayı” itikada dayandıran kaç
akademisyen vardır ki? İşte Dr. Barkçin bunlardan birisidir. Yine onun “olma” eylemlerinin
bir şubesini de tasavvuf oluşturur. Tasavvufsuz “olma” olmaz, ona göre… Her dâim İslâm
medeniyetini savunur. Batı’nın tek dişi kalmış canavarlığının karşısında her şeyi ile
mücehhez
bir
Doğu&İslam
kültürü
ve
medeniyeti
ortaya
koyar.
Biz kendisinin takipçisi olmaya ve ileriki sayılarımızda ise başka makâlelerini anlatmaya
devam edeceğiz biiznillah...
51