Köklü şiir geleneğimizin hemen her türünde muhtevadan şekle, üslûba kadar tam bir
devamı diyebileceğimiz tarzda şiirler yazmış olması, bunun açık delillerindendir. Hece
ölçüsüyle kaleme aldığı Türküsü dışında, bütün şiirleri eskinin peşini bırakmaz. Onun
sanatını yeni kılan bir taraf vardır ki o da düşünce sistemidir. 17. yy. Fransız klasikleriyle
beraber, 18. yüzyıl Fransız romantiklerini ve filozoflarını okuyarak yetişen Tanzimat
aydınının duygu ve düşünce hususiyetleri, Ziya Paşa’da da aksetmiştir. Kendisi ve
Tanzimat Edebiyatı’nın ilk nesli, eserlerinin her türlü kusurlu, noksan taraflarına ve hatta
zaman zaman görülen bazı acemiliklerine rağmen Batı’dan aldıkları birtakım orijinal
fikirlerle memleketimizde samimiyetle kucak açmışlardır. Ziya Paşa, sosyal ve siyasi
mahiyetteki eserlerinde realizme yaklaşmış, ferdî duyguların hakim olduğu yerlerde ve
bilhassa şiirlerinde ise romantizme ağırlık vermiştir. Fikren Avrupaî bir edebiyatı arzu
eden Ziya Paşa, duyguları ile adeta yerli kalmaya özen göstermiştir, denilebilir. Böylece
eserlerinde Doğu-Batı ikililiği garip bir şekilde var olan Ziya Paşa,Harabat eserinde klasik
zevkinin çizgisinde şeklen ve rûhen eskiyi devamda kararlı görünmüştür. Bu bakımdan o,
eserlerinin şeklinden ziyade fikir yönü ile, Batı tesiri altında Yeni Türk Edebiyatı’nın
kurulmasında, oldukça büyük hizmetlerde bulunmuştur.
Eserlerinden bazıları:
Harabat (Antoloji)
Terci-i Bend
Terkib-i Bend
Zafername (Şiir)
Defter-i Âmal (Anı)
Rüya (Söyleşi)
Veraset Mektupları
Endülüs Tarihi (Tercüme)
Şiir ve İnşa (Makale)
Bir çok beyti ya da mısrası günümüzde atasözü birer vecize olarak bilinmektedir:
Bî-baht olanın bağına bir katresi düşmez
Bârân yerine dürr ü güher yağsa semâdan
Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde
Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir
Asude olam dersen eğer gelme bu cihâna
Meydâna düşen kurtulamaz seng-i kazâdan
46