Habib-i Neccar Camii
Yasemin Dutoğlu
Derler ki, bir şehri ziyaret etmeninde
adabı vardır. En başta O şehrin büyüğünü
ziyaret ederek başlamak gerekir. Doğu
Akdeniz’in en kadim şehirlerinden biri
olan Antakyamız’ın büyüğü olan Habib-i
Neccar hazretleri, şehrin tam kalbinde
2000 yıldan beri ziyaretçilerini ağırlıyor. O,
Hz. İsa’nın getirdiği tevhit dinine iman
etmiş bir muvahhit. Hikayesi nesilden
nesile aktarılarak bir parça efsaneleşmiş
olsa da, ‘’şehrin öbür ucundan koşarak
gelen adam’’ Hakkın yanında saf
tutmanın ve zulme karşı direnişin
sembolü olarak yüzyıllardır yolumuza ışık
tutuyor.
Roma döneminin en büyük 3 şehrinden
biri olan Antakya’da Putperestlerin hakim
olduğu dönemde yaşamış bir marangoz
olan Habib-i Neccar, oğlu cüzam
hastalığına yakalanmış olduğu için şehrin
dışında yaşıyor günlük kazancının yarısını
tasadduk ediyormuş. Bir gün Hz.İsa’nın
dinini tebliğ etmek üzere gelen iki havari
Yahya ve Yunus ( Yuhanna ve Pavlus) ile
karşılaşmış. Havariler Habib-i Neccar’ı
Hak dine davet etmişler. O’nun bir delil
istemesi üzerine de ‘’ Biz Allah’ın izni ile
hastaları iyileştiriyoruz’’ diyerek cüzamlı
çocuğunu iyileştirmişler. Bunun üzerine
Habib-i Neccar şeksiz şüphesiz iman
etmiş.
Havariler
şehir
halkını,
putperestlikten vazgeçerek tek tanrıya
iman etmeye davet etmişler. Fakat ne
yazık ki davetleri karşılık bulmamış ve
sorgusuz sualsiz hapse atılmışlar.
Arkadaşlarının uzun süre geri dönmemesi
üzerine 3. elçi Şem’ün safa( Simun Petrus)
şehre gelmiş.
26