sevi’ye gelenler
“İnsanlık hayali umutları sayıklamak değil gerçek
nefeste uyanmak istiyor.”
Tek kişilik ya da kalabalık yalnızlıklar; tasavvufa, arayışa
ışık mı oldu sizce?
Yalnızlık ve dengesiz yargı kazanında her gün yanan insanlık, makro alemden mikro
aleme kıvrana k ıvrana sürünerek gidince, tuttuğu her dal kırılınca hele ki bu dalları din,
inanç, kardeşlik adına uzatanlardan olmadık kötülükleri yaşayınca, sahte pazarlanan ve
azarlayan söylemlerden değil hakiki ve güven dolu yolu aramaya başlıyor. Yolcu insan,
yolun kilometre taşları tasavvuf olunca haliyle insan nerede olursa olsun, kendine gelme
derdi ile tasavvufi ışıklara koşmak istiyor. Mevlana’nın “gel!” çağrısını işte bu nazardan
anlamak gerek. O gel derken el ya da ayak kastetmiyor. Bir mekandan diğer mekana
gelme
değil bu gelme. Bu gel daveti ”Kendine gel, değişmeye gel, benliğine gel!” Günümüz
insanı tasavvufa bu gelişin cazibesi ile yönleniyor artık. İnsanlık din simsarlarından bıktı.
Günah edebiyatından iğrendi. İnanmadığı değerleri, yaşamadığı ahlakı pazarlayanlardan
usandı. Kandırılmaktan, aldatılmaktan yoruldu. Hayali umutları
sayıklama değil, gerçek nefeste uyanmak istiyor.
Arayış böyle sancılı olunca aranılan kitaplarda da doğruluk ve doygunluk şart oluyor.
Ergen edebiyatı değil, hayal satan kırıntı kitaplar değil, adına popüler denilen günü
kurtaran geçici sakinlik veren yahut kısa süreli uyuşturma ile ruhunu oyalayan kitapları
değil ”tek kitaba götüren kitapları” okumayı istiyor. Bütün bir dünya arayış içerisinde…
Her arayan kurtulur mu? İşte burada devreye Şems giriyor, “Arayanlar bulanlardır, bulanlar
ise adayanlardır.”
“Sorgulamayan, mukayese
etmeyen ve bilinç tazelemeyen
bir sosyal medya rüzgarı
karşısındayız.”
32