Martı Eylül 2014 Sayı 44 | Page 32

sevi’ye gelenler “İnsanlık hayali umutları sayıklamak değil gerçek nefeste uyanmak istiyor.” Tek kişilik ya da kalabalık yalnızlıklar; tasavvufa, arayışa ışık mı oldu sizce? Yalnızlık ve dengesiz yargı kazanında her gün yanan insanlık, makro alemden mikro aleme kıvrana k ıvrana sürünerek gidince, tuttuğu her dal kırılınca hele ki bu dalları din, inanç, kardeşlik adına uzatanlardan olmadık kötülükleri yaşayınca, sahte pazarlanan ve azarlayan söylemlerden değil hakiki ve güven dolu yolu aramaya başlıyor. Yolcu insan, yolun kilometre taşları tasavvuf olunca haliyle insan nerede olursa olsun, kendine gelme derdi ile tasavvufi ışıklara koşmak istiyor. Mevlana’nın “gel!” çağrısını işte bu nazardan anlamak gerek. O gel derken el ya da ayak kastetmiyor. Bir mekandan diğer mekana gelme değil bu gelme. Bu gel daveti ”Kendine gel, değişmeye gel, benliğine gel!” Günümüz insanı tasavvufa bu gelişin cazibesi ile yönleniyor artık. İnsanlık din simsarlarından bıktı. Günah edebiyatından iğrendi. İnanmadığı değerleri, yaşamadığı ahlakı pazarlayanlardan usandı. Kandırılmaktan, aldatılmaktan yoruldu. Hayali umutları sayıklama değil, gerçek nefeste uyanmak istiyor. Arayış böyle sancılı olunca aranılan kitaplarda da doğruluk ve doygunluk şart oluyor. Ergen edebiyatı değil, hayal satan kırıntı kitaplar değil, adına popüler denilen günü kurtaran geçici sakinlik veren yahut kısa süreli uyuşturma ile ruhunu oyalayan kitapları değil ”tek kitaba götüren kitapları” okumayı istiyor. Bütün bir dünya arayış içerisinde… Her arayan kurtulur mu? İşte burada devreye Şems giriyor, “Arayanlar bulanlardır, bulanlar ise adayanlardır.” “Sorgulamayan, mukayese etmeyen ve bilinç tazelemeyen bir sosyal medya rüzgarı karşısındayız.” 32