Kültür Kültür | Page 20

- İlk günler yiyeceğimizi, içeceğimizi hakça bölüşüyorduk. Yiyecek ve içeceğimiz azaldıkça bencilliğimiz de artıyordu. İkimiz de birbirimize belli etmemeye çalışarak daha fazla yiyip içip ölüme daha uzun dayanmaya çalışıyorduk. Birimiz uyurken diğerimiz gizlice bir iki lokma yiyecek atıştırıyorduk. Sonunda yiyeceğimiz tükendi. Bidonun dibinde azıcık su kalmıştı. Nick beni bacaklarımdan ve sırtımdan tutmuş kaldırmaya çalışıyor ama güçsüzlükten kaldıramıyordu. “ Ne yapıyorsun Nick?” diye bir çığlık attım. Çünkü beni kaldırıp denize atacağını anlamıştım. Beni denize atıp bidonun dibindeki suya, ölüme karşı daha uzun savaşım vermek istiyordu. Birbirimizi sevdiğimiz, seviştiğimiz günleri düşündüm, çok değil daha bir iki gün öncesi ... O zamanlar Nick’in mutlu olması için katlanamayacağım özveri yoktu. Yeter ki o mutlu olsun... Ama şimdi, denize yuvarlanıp boğulmasını istiyordum, kendi yaşamam için.” Bu hikaye okudukça düşündürüyor, şaşırtıyor. Aslında şimdi de çiftler, nişanlılar böyle bir botun içinde sürüklenmiyor mu? Sınırlı yemekleri, suları oluyor. Parayı tükettikçe çirkinleşiyorlar. Durumları kötüleştikçe birbirlerini suçluyorlar. Başta birbirleri için her şeyi yapmaya hazır bu çiftler sonra birbirlerini suya itmeye hazırlanan canavarlara dönüşüyorlar. Janet ile Nick’ in hikayesi de buna benziyor. Bu çiftler en başta sevgilisine her şeyi yapmaya hazır olduklarına kendilerini inandırıyorlar. Daha sonra kendilerine ne kadar büyük bir yalan söylendiklerini anlıyorlar. Aslında bu hikaye yazara “ Saçma! Saçmalama!” diyen sevgilisini haklı çıkarıyor. İnsanın zor durumda olduğunda aşka değil mantığa sarıldığını gösteriyor. “Başta birbirleri için her şeyi yapmaya hazır bu çiftler sonra birbirlerini suya itmeye hazırlanan canavarlara dönüşüyorlar. “ “-Suyu çok daha tutumlu içerek belki ikimiz de kurtulurduk yada ikimiz de birlikte ölebilirdik. Nick değil miydi kaç kez benim için ölümü göze alacağını söyleyen. Bütün gücümü ellerimde toplayarak Nick’i denize ittim. Gemi bana doğru geliyordu. Bir iki saat daha dayanabilsem zavallı Nick kurtulacaktı. Nick’i denize attıktan sonra hiç su içmeye zamanım bile olmamıştı.” Burada insanın içini bir burukluk kaplıyor. İnsan sayfaları çevirmeye korkuyor. “ Nasıl?” diye soruyor. Nasıl iter? Aşk nasıl bu kadar cılız, güçsüz kalabilir? “Aşk nasıl bu kadar cılız, güçsüz kalabilir?” “ Ama benim konuştuğum Janet, gazete haberinde adı geçen Janet değildir. Baştan ben de otelde görüştüğüm Janet’i o Janet sanıyordum. Yani sizi aldatmadım. Benimle konuşan Janet’in, Nick’in nişanlısı Janet olmadığını öğrendim. Otelin üst basamak yöneticilerinden birinden Janet’e değgin bilgi aldım. Konuşmamız arasında, - Bunu herkese anlatır da oradan biliyorum Önce geçmişiyle ilgi çeker, sonra da nazlana nazlana anlatır, hatta yalvartır anlatmak için.” Halbuki Janet bu hikayeyi sadece dikkat çekmek için uydurmuştur. O gazetedeki Janet değildir. On beş sayfalık bu eserden cümleler seçerek bu özeti oluşturdum. Cümlelerin değiştirilmemesindeki amaç eserin büyüsünü bozmamaktı. Aziz Nesin