Kültür Kültür | Page 19

Bermuda adaları açıklarında yelkenli küçük bir tekneyle gezintiye çıkan Nick ve nişanlısı Janet bu gezinin korkunç bir sonla noktalanacağını hiç düşünmemişlerdi. Birden patlayan fırtınada tekneleri batan ve şişme botlarına binerek kurtulan Jannet ile Nick günlerce nerede olduklarını bilmeden karayı bulmaya çabaladılar. Ancak yanlarına aldıkları su ve bazı yiyeceklerin tükenmeye başlamasıyla kurtulma şanslarının da yok olduğunu anladılar. Kurtarıldıktan sonra Jannet şunu anlattı. “ Nick ile birlikte günlerce dayanmaya çalıştık ancak yiyecekler ve içecek suyumuz da tükeniyordu. Sonunda Nick yalvarmalarıma aldırmadan, kalan suyun ancak bana yeteceğini söyledi ve kendini suya attı. En çok sevdiğim bir insanı kaybedip kurtuldum. Buna nasıl sevinilebilir ki...” Bu aşkın derinliğine bağlı bir olay... Demek sevgilime, “Senin için ölebilirim ” demem hiç de saçma değilmiş. Ben o bencil, o dünyanın merkezi sevgili öyle seviyorum ki... O gece “ Senin uğruna ölebilirim” dediğimde gerçeği söylemiştim.” Gazetede okuduğu bu haber aslında zaman zaman mantığın aşkın gerisinde kalabileceğinin bir kanıtıydı ve aslında yazarın sevgilisine “ Senin uğruna ölebilirim” demesinin gerçek dışı olmadığının bir başka göstergesiydi. Siz Nick’in yerinde olsanız gemiden atlar mısınız? Yoksa kalan o suyu birlikte mi harcardınız? “ Eskiden Nur Kenti denilen o büyük kentte bir toplantı için çağrılı konuk olarak gitmiştim. Ev sahipliği yapan arkadaş, toplantı ertesi gün başlayacağı için, ilk gittiğim gece beni otelin gece kulübüne götürdü. Vestiyerde çalışan kadının ilginç bir geçmişi olduğunu söyledi. Bu kadın kendi ülkesindeyken yüksek sosyeteden bir güzel kızmış. Nişanlısıyla bir tekne gezisi yaparken... Sakladığım gazete kesiğindeki haberi anlatıyordu. Gece kulübündeki Janet haberi anlatmaya başladı: