KUYÛD-I KADİME ARŞİV KATALOĞU
Osmanlı Devleti’nde tahrirlerin ne sıklıkla yapıldığı konusunda muhtelif görüşler ileri sürülmüştür.
Lütfü Paşa’nın Âsâfnâmesi’nde ve Topkapı Sarayı Müzesi’nde mevcut bazı eserlerde memleketin tahririnin önemi üzerinde durulup bunun 30 senede bir tekrarlanmasının gerekliliği ve yapıldığı ifade edilmektedir.14 Bununla birlikte, Mustafa Nuri Paşa ise her yüzyılda bir memleket tahririnin yasa gereği olduğunu ve
II.Selim’den sonra tahrirlerin artık yapılmadığını iddia etmektedir.15 Oysaki bugün artık bilinmektedir ki,
yalnız yeni fethedilen memleketlere mahsus olmayıp, III.Murad Devri’ne kadar her padişah döneminde tekrar
edilmek üzere birçok defalar tahrirler yapılmıştı.16 Hatta III.Ahmed Devri’ne kadar tahrirlerin yapılmasına devam edildiği, H.1140 (M.1728) Tarihli Revan Eyaleti’ne ait mufassal ve icmâl defterler17 ile aynı tarihli Gence
Eyaleti mufassal defterinden18 anlaşılmaktadır. Tespit edilebilen ilk umumî tahrirlerin Fatih Dönemi’nde yapıldığı bundan sonrasında ve bilhassa Kanunî Devri’nde bu usulün daha geniş kapsamlı olarak tekrar edildiği
bilinmektedir. Hatta kimi bölgelerde tahrirlerin ifade edilen sürelerden daha kısa zaman aralıklarıyla da tekrar
edildiği19 görülmektedir.
Osmanlı’da tahrirler devletin idarî, malî ve askerî teşkilatların belli bir düzen içerisinde yürütülebilmesinin gereği olarak yapılmaktaydı. Yani, ülkenin maddi kaynaklarını tespit ederek, bunların merkezîn ve
taşranın ihtiyaç duyulan kısımlarında gereğince kullanılabilmesini hedeleyen “merkeziyetçi devletin vazgeçilmez bir gereği olarak tahrirlerin yapılması bir zorunluluktu.”20 Geniş bir coğrafî alana yayılmış ve merkezî
bir otorite tarafından idare edilen devlet, devrin ulaşım imkânlarının ve teknik şartlarının sınırlı olduğu bir
dönemde hem otoritesini temin edebilmek hem de vergi gelirlerini toplayarak yakın ve uzak bölgelerdeki
idarî ve askerî hizmetleri devam ettirebilmek için orijinal bir iktisadî çözüm olan timar sistemini tatbik etmek
zorundaydı. Bu sistem ile tüm mükellelerden nakdî değil, aynî olarak toplanan vergilerle merkezî yönetimin
masralarının karşılanmasının yanı sıra eyaletlerde teşkil edilen büyük bir askerî teşkilatın giderleri karşılanabilmekte, memur maaşları ödenebilmekte, sosyal hizmetleri yürüten kurumların ayakta kalması sağlanmakta
ve bu sistem merkezî hazineye herhangi bir yük getirmemekteydi. Böylesine kapsamlı bir teşkilat olan timar
sisteminin sağlıklı olarak işleyebilmesi ise tahrirlerin belli bir nizama uygun olarak yapılmasına ve belli aralıklarla tekrar edilmesine bağlıydı. Ayrıca, her padişah tahta çıkışında tahrirlerin yenilenmesi ve hakimiyetin
bir sembolü olarak yeni padişah adına beratlar, vakıfnâmeler ve mülknâmeler dağıtılması da gelenekti. Henüz
I. Murad Dönemi’nde bu hakimiyet telakkisinin bir gereği olarak, Hamid Sancağı zapt edildiğinde eski timar
erleri yerinde bırakılmasına rağmen yeni sultan adına beratlar verildiğini görmekteyiz.21 Her padişah değiştikçe yapılan bu yenilemeler aynı zamanda devlete oldukça büyük gelir de sağlamaktaydı. Yine, bu usul yeni
sultanın ülkesinin gerçek durumunu ve varlığını tüm ayrıntılarıyla tespit etmesine de imkân sağlamaktaydı.
Tahrirlerin yapılmasını gerektiren sebeplerden birisi de yeni fethedilmiş olan memleketlerin sultanın
mülküne katılmasını, resmen ve hukukî olarak tespit etmek ve bölgenin bir envanterini çıkarmaktı. Tahrir yapılıp defterleri çıkarılmadan o bölgede hakimiyet yerleşmiş sayılmazdı. Aynı zamanda bu şekilde yeni memleketin vergi gelirleri tespit edilip, timar sisteminin de yerleştirilebilmesi mümkün olabilmekteydi. Tahrirlerin
yapılmasının nedenlerinden birisi de devletin otoritesini yerleştirmek ve etkili kılmak için bazı devir ve böl14
Barkan, Hüdavendigar…, s.11; Nitekim, istikrarlı olarak tahrir yapılan bazı bölgelerde otuz yılda bir yapıldığını destekleyen örnekler bulunabilmektedir:
Mehmet Öz, “Tahrir Defterlerinin Osmanlı Tarihi Araştırmalarında Kullanılması Hakkında Bazı Düşünceler”, Vakılar Dergisi, S.22, Ankara 1991, s.430
15
16
Mustafa Nuri Paşa, Netayicü’l-Vukuat, Haz. Neşet Çağatay, Ankara 1992, C.I/II, s.134
17
18
19
Hüsamettin Mehmedov, “Osmanlı Dönemi Revan Eyaleti Tapu Tahrir Defterleri”, XII.TT Kongresi, C.III, s.684
20
21
İnalcık, Devlet-i Aliyye, s.217-218
Barkan, Hakana Mahsus İstatistik Defterleri, s.188; III.Murad Devri’nde yapılan tahrir örneği için bkz: Münir Aktepe, “Szigetvar Livası Kanunnâmesi”,
Kanunî Armağanı, Ankara 2001, s.195; Orhan Kılıç, “III.Murad Devri İcmâl Defterine Göre Tebriz Eyaleti’nde Timar Düzeni”, XII.,TT Kongresi, C.III, s.2
H.Mehmedov, “…Gence Eyaleti”, s.201
Örneğin, Harput Sancağı’nda 1518 Yılında tahrir yapılmış olmasına rağmen, Kanunî Devri’nde devletin umumî tahririni yaptırmak politikasının bir
sonucu olarak, henüz önceki tahririn üzerinden 5 yıl bile geçmeden 1523 yılında yeniden tahrir yapıldığı görülmektedir: Ünal, Harput Sancağı, s.4-5
Aşık Paşazade, a.g.e., s.331
6