dandı ve yerime oturmamı söyledi. Araba hızlandı, hızlandıkça hızlandı. Düz bir yoldaydık ve ben hâlâ nereye gitmekte olduğumuzu bilmiyordum. Ya da ben hâlâ nereye gitmekte olduğumuzu bilmiyordum. Ya da biliyordum da unutmuştum. Sinyaller kafamda yanmaya, sesleri kulaklarımda çınlamaya başlamıştı tekrardan; lakin araba dümdüz devam ediyordu yoluna. Babam bir daha elini tak ettirmemişti ki. Korkmaya başlamıştım. Araba daha da hızlanıyordu. Bayılacakmışım gibi hissediyordum. Midem bulanmaya başlamıştı. Okul servisinde ortalığa kusuşum geldi aklıma. Kim bilir kaçıncı sınıf öğrencisiydim o zaman. Tam kapının, şoförün elini attığı bir kol vasıtasıyla mekanik bir tetiklenmeyle açılan o tok kapının önüne çıkartmıştım içimdekileri.
Ne olduğunu anlamadım, arka koltukta bu anımsamalar içinde debelenirken anlamama da kalmadı. Bir ses geldi. Sonra birkaç ani ses daha. Tik tak kesilmişti. Gözlerim karardı. Gerisini hatırlamıyorum.
Bir sonbahar akşamıdır ancak, mevsimin sonbahar olmasının hiçbir anlam taşımadığı.
23