Suna Lor’ a Mektuplar ı
Suna Lor’ a Mektuplar ı
Emre Emrem
Sevgili Suna, Bugün uyandım. Pazartesi. Kahvaltıda ne olur. Beyaz peynir olur, biraz zeytin olur. Yumurta vardır, kararı zordur. Gazete olur. O gazete önce ikiye sonra yine ikiye katlanmıştır. İsmi tam okunmaz, katlanan kısma denk gelen harflerden tahmin edilir. Bal bazen örtüye damlar. Kuşlar uçar. Mavi vardır. Öpüyorum ellerini
Mithat Mi
8
Sevgili Suna, Çatı akıyor. Neden akıyor diye düşünmeden kovaları diziyorum. Acele karar vermek ıslanmayı önlüyormuş, öyle dedi komşular. Bir de dediler ki akşamları horluyormuşum. Ev sahibi geldi dün. Ayak üstü lafladık. Konular konuştuğun kişilere göre hep aynı şeyin etrafında açılıyor. Kapı arasından ev sahibimle bizi izleyen kedim“ kira” diye miyavlıyor. Bir bahane bulmalıyım. Telefonum çalmış gibi yapıyorum, sen arıyorsun.“ Tamam Osman amca ben o işi halledicem, sonra konuşalım mı.” Alo. Tutuyorum ellerinden
Mithat Mi
Sevgili Suna, Salon biraz ufalmış gibi geldi bugün. Bu ayki kirayı geciktirdiğim için olmalı. Halı hala aynı renk ama perdeler biraz soluk. Koltuğun üzerindeki yastık yere düşmüş. Televizyonda bir değişiklik yok ama kumandayı bulamıyorum. Çalışma masasının da bir ayağı kısa, altına bir şey sıkıştırmam lazım. Kağıt olur. Sunta da olur. Ama suntayı kim bulacak şimdi. Bu evde makarna olur, sosis olur, pirinç olur, bozuk süt ve bayat ekmek olur. Kitap olur. Nota vardır. Aslında şu kumandayı bulsam masanın ayağına sıkıştırabilirim. Masada fotoğrafın duruyor. Gülüşünü başka şekilde açıklayamıyorum. Öpüyorum
Mithat Mi
Sevgili Suna, Dolabı açtım. Adam ekşi ekşi kokuyordu. Uygarlık tarihine bakacak olursak aslında bu normal. İnsanlar çok uzun süredir dünyada, artık ekşimiş olmalılar. Öp beni
Mithat Mi