sunun metnine girdiğimizde, cevabı şu
şekilde bulabiliriz. Şair burada, “Sensiz
adeta boş bir havuzum,” diyerek sevgilisine sesleniyor, sevgilisini gül yüzlü
bir musluğa benzetiyor. İkinci musluk
ise kaderi temsil ediyor. Şair, “Herkes
matematikten anlamak zorunda değil,”
demeye getiriyor. Bana göre, bu çok
güzel bir cevap. Bu cevaba hem eğitim sistemimizin, hem de bizim dönüp
dönüp bakmamız gerekir.
Soru sormak cevaptan
daha önemlidir.
hayata uzanmak, dünyadaki varlığımızın nedenini bilmek, ne işe yaradığımızı anlamak ve öğrenmek isteriz.
Sosyoloji ve psikoloji gibi dallar insana
bakar. Öte yandan, edebiyat doğrudan
hiçbir bilimin konusu değildir; ancak,
insanı en bütün biçimde, tamamıyla inceler, bize var oluşun gramerini anlatır. Her yazarın kendine özgü algıladığı dilin ileri ve özel bir kullanımı vardır.
Bu kullanım bizi gündelik dilden çıkarır
ve işte bu nedenle, bir edebiyat metnini tam olarak anlayabilmek için özel
bir eğitim almamız gerekir. Edebiyat
öğretmeni olarak yaptığımız iş, tam da
budur. Bir matematik sorusuyla bu durumu ele alabiliriz: Bir musluk, boş bir
havuzu bir saatte dolduruyor. Tabanındaki musluk ise havuzu iki saatte boşaltıyor. Buna göre, iki musluk da açıldığında ne olur ? Bir matematik sorusu
seçmemin nedeni, “Edebiyat her derde
devadır,” demeye getirmek istememdir.
Ben ortaokul birinci sınıftayken, hocamız bize Gauss formülünü öğretmişti.
Formülü öğretmeden önce, bize anlattığı Gauss formülünün bulunuş hikâyesini asla unutmadım. Bu matematik soru-
6
Öğrenciye sorulmaması gereken sorulardan biri de, “Bu metinde ne anlatılıyor, açıkla,” sorusudur. Böyle bir soru
öğrenciyi ilerletemez ve hiçbir yere götürmez. Edebiyat ve Türkçe derslerimde, öğrencilerimin ders sırasında hiç
soru sormadıklarını fark ettim. Onların
istedikleri, benim gelip konuyu anlatıp
gitmem. Oysa, edebiyat eğitiminde kullandığımız iki temel yöntemimiz vardır.
Birincisi, soru sormak; ikincisi de, karşılaştırma yapmaktır. Bu yöntemler hem
hocayı rahatlatır, hem öğrenciyle etkileşimi artırır, hem de öğrencinin dikkatini
sabit tutar.
Soru sormak cevaptan çok daha önemlidir. Soru sormak öğrenciye bir tutum
kazandırır. Öğretmenler, başaramayacaklarını hissettiklerinde hiçbir şey sormamalı, sadece okumalı ve sınıfı terk
etmelidir. Eğer hiçbir şey yapamıyorsanız, sadece güzel bir öykü okuyarak,
hatta üzerine konuşmayarak bile öğrenciye çok şey anlatırsınız ve öğrenci
o şeyi sezer. Soru, zihni dölleyen, zihne
ürettiren bir şeydir. Öğrenci önümüze
bir şey getirdiğinde, soru sormak kadar onlara verdiğimiz yanıtların önemi
de ortaya çıkıyor. Öğrenciye yaptığımız geri dönüşlerin, yaratıcı ve yapıcı
olmasına dikkat etmemiz gerekiyor. :