EES.7
riliyorlar. Yaşar Kemal o zamanlar daha
16 yaşındadır, kapı önlerinde arzuhalcilik yapıp, sokakta daktilo yazıyordur.
Yaşar Kemal’in edebiyata ilgisi olduğunu gören öğretmeni Arif Dino, bir gün
ona Don Kişot romanından yedi tane
birden getirir. Yaşar Kemal, “Neden yedi tane ? Ben bir tanesini okurdum, yeterdi,” dediğinde Arif Dino, “Hayır, bu
kitabı bir kere değil, yedi kere okuyacaksın. Bu kitap sana hayatın boyunca gerekecek. Bu kadar temel bir yapıt
bu,” cevabını verir. Gerçekten de, Yaşar Kemal, Arif Dino’nun bu öğüdüne
uyarak, Don Kişot’u büyük bir dikkatle
okur. Bu, edebiyat eleştirisi açısından
ilginç bir konudur. İlk romanı olan İnce
Memed ’de, Don Kişot ’tan izler görülebilir. Bu karşılaştırmalı okumasından, ne
denli esinlendiği ya da nasıl yararlandığı anlaşılacaktır.
Bazen, baba oğul da aynı anda birbirinin öğretmeni olabiliyor. Buna da güzel
bir örnek, Nâzım Hikmet ile Memet Fuat’ın ilişkisidir. Memet Fuat dört yaşında
bir çocukken, Nâzım Hikmet, Piraye’yle
evlenir. Nâzım, başka şair ya da yazarların aksine, son derece sevimli bir insandır. Cana yakın, çevresinde inanılmaz bir sevgi ortamı yaratmayı bilen
biridir. Dört yaşındaki Memet, ona hayran olur. Kendi babasını hiç arayıp sormaz, ama Nâzım’a olan hayranlığı hiç
azalmaz. Üstelik, Nâzım kısa süre sonra
hapse girmesine rağmen, hapishaneden
mektuplarıyla onu besler, yönlendirir
ve hangi durumda nasıl davranacağını öğretir. Nâzım Hikmet’in mektupları
Cezaevinden Memet Fuat’a Mektuplar
başlığıyla yayımlandı. Bu mektuplarla, bir çocuğun nasıl yetiştirilebileceğini ve aydın bir insan kılınabileceğini
de gösterir. Daha sonra Memet Fuat,
edebiyatımızın önemli bir denemecisi
ve eleştirmeni oldu. Bugün Nâzım Hikmet’in eserlerinin eksiksiz basılmasını
yine ona borçluyuz. Çünkü, onun kaçak yıllarında, herkes korkudan elindeki Nâzım Hikmet eserlerini yakarken, bir
tek Memet Fuat’la annesi Piraye onları saklar. Bugün Memleketimden İnsan
Manzaraları adıyla yirminci yüzyılın en
büyük yapıtlarından biri varsa, bunu
onlara, bu sevgi ve öğretmenlik ilişkisine borçluyuz.
“Gönül ki Yetişmekte”
Eğitim, insanların bilgiden çok, duygularının ve kişiliğinin eğitilmesidir belki de.
Madame Bovary ’nin yazarı Flaubert’in
bir romanının adı da, Duygusal Eğitim ’
dir. İnsanın duygusal olarak da eğitilip
geliştirilebileceğini anlatmak isteyen bir
romandır bu. Cemal Süreya, bu romanı
dilimize çevirirken, adıyla ilgili Duygusal
Eğitim yerine, Gönül ki Yetişmekte gibi
bir başlık uygun görmüştür. Bu da bir
eğitim dizesidir aslında.
Çocuklarla ilişkimizi birkaç yıllık öğrenimle sınırlı bir ilişkiden ötede tutarak, bu
ilişkiye, onların hayatında o etkilerin ve
donanımın hayat boyu süreceğini düşünerek yaklaşmalı. Bu yüzden, onlara ne
kadar çok şey verirsek ve yeni dünyalar
açmayı başarabilirsek, etkimiz o kadar
fazla olacaktır. Bunun temel yolu da, sanat ve edebiyattır. Örneğin, Melih Cevdet konservatuarda diksiyon öğretmeniydi ve çocuklara düzgün konuşmayı
öğretiyordu. Melih Cevdet, onları her yıl
Troya’ya götürür, gezdirirdi. İlyada Destanı’nı ve mitolojiyi anlatırdı. Diksiyon öğrenirken mitoloji, coğrafya öğrenirken de
edebiyat öğrenmeniz gerekebilir. Tiyatroya ve konserlere gitmeniz