Keci Edebiyat 2014 Jun. 2014 | Page 11

EES.7 riliyorlar. Yaşar Kemal o zamanlar daha 16 yaşındadır, kapı önlerinde arzuhalcilik yapıp, sokakta daktilo yazıyordur. Yaşar Kemal’in edebiyata ilgisi olduğunu gören öğretmeni Arif Dino, bir gün ona Don Kişot romanından yedi tane birden getirir. Yaşar Kemal, “Neden yedi tane  ? Ben bir tanesini okurdum, yeterdi,” dediğinde Arif Dino, “Hayır, bu kitabı bir kere değil, yedi kere okuyacaksın. Bu kitap sana hayatın boyunca gerekecek. Bu kadar temel bir yapıt bu,” cevabını verir. Gerçekten de, Yaşar Kemal, Arif Dino’nun bu öğüdüne uyarak, Don Kişot’u büyük bir dikkatle okur. Bu, edebiyat eleştirisi açısından ilginç bir konudur. İlk romanı olan İnce Memed   ’de, Don Kişot  ’tan izler görülebilir. Bu karşılaştırmalı okumasından, ne denli esinlendiği ya da nasıl yararlandığı anlaşılacaktır. Bazen, baba oğul da aynı anda birbirinin öğretmeni olabiliyor. Buna da güzel bir örnek, Nâzım Hikmet ile Memet Fuat’ın ilişkisidir. Memet Fuat dört yaşında bir çocukken, Nâzım Hikmet, Piraye’yle evlenir. Nâzım, başka şair ya da yazarların aksine, son derece sevimli bir insandır. Cana yakın, çevresinde inanılmaz bir sevgi ortamı yaratmayı bilen biridir. Dört yaşındaki Memet, ona hayran olur. Kendi babasını hiç arayıp sormaz, ama Nâzım’a olan hayranlığı hiç azalmaz. Üstelik, Nâzım kısa süre sonra hapse girmesine rağmen, hapishaneden mektuplarıyla onu besler, yönlendirir ve hangi durumda nasıl davranacağını öğretir. Nâzım Hikmet’in mektupları Cezaevinden Memet Fuat’a Mektuplar başlığıyla yayımlandı. Bu mektuplarla, bir çocuğun nasıl yetiştirilebileceğini ve aydın bir insan kılınabileceğini de gösterir. Daha sonra Memet Fuat, edebiyatımızın önemli bir denemecisi ve eleştirmeni oldu. Bugün Nâzım Hikmet’in eserlerinin eksiksiz basılmasını yine ona borçluyuz. Çünkü, onun kaçak yıllarında, herkes korkudan elindeki Nâzım Hikmet eserlerini yakarken, bir tek Memet Fuat’la annesi Piraye onları saklar. Bugün Memleketimden İnsan Manzaraları adıyla yirminci yüzyılın en büyük yapıtlarından biri varsa, bunu onlara, bu sevgi ve öğretmenlik ilişkisine borçluyuz. “Gönül ki Yetişmekte” Eğitim, insanların bilgiden çok, duygularının ve kişiliğinin eğitilmesidir belki de. Madame Bovary ’nin yazarı Flaubert’in bir romanının adı da, Duygusal Eğitim ’ dir. İnsanın duygusal olarak da eğitilip geliştirilebileceğini anlatmak isteyen bir romandır bu. Cemal Süreya, bu romanı dilimize çevirirken, adıyla ilgili Duygusal Eğitim yerine, Gönül ki Yetişmekte gibi bir başlık uygun görmüştür. Bu da bir eğitim dizesidir aslında. Çocuklarla ilişkimizi birkaç yıllık öğrenimle sınırlı bir ilişkiden ötede tutarak, bu ilişkiye, onların hayatında o etkilerin ve donanımın hayat boyu süreceğini düşünerek yaklaşmalı. Bu yüzden, onlara ne kadar çok şey verirsek ve yeni dünyalar açmayı başarabilirsek, etkimiz o kadar fazla olacaktır. Bunun temel yolu da, sanat ve edebiyattır. Örneğin, Melih Cevdet konservatuarda diksiyon öğretmeniydi ve çocuklara düzgün konuşmayı öğretiyordu. Melih Cevdet, onları her yıl Troya’ya götürür, gezdirirdi. İlyada Destanı’nı ve mitolojiyi anlatırdı. Diksiyon öğrenirken mitoloji, coğrafya öğrenirken de edebiyat öğrenmeniz gerekebilir. Tiyatroya ve konserlere gitmeniz