“Eğitim hayata hazırlar”dan “Eğitim sınava hazırlar” bakış açısına nasıl geldik…
Hayata hazır hale gelmek sınav sonucuyla belirlenmez. Sınavlar olsa olsa hayat için de belli becerileri ölçmekten öte bir şey taşımaz. Hayattan beklenen mutlu birey olmak, saygıdeğer biri olmak, iyi bir aile bireyi olmak, üretmek ve üretirken de zevk almak, toplumda bir değer oluşturmak vs.. gibi bir çok değer için sınav sonuçları hiçte geçerli değildir.
Bir berberin veya bir marangozun tüm bu değerleri sınavlardan geçerek bir meslek sahibi olanlardan daha az tattığını söyleyebilir miyiz? Hayır. Bazen de tam tersi çok daha fazla biçimde bu değerlerden yoksun olmakla sonuçlanabilmekte.
O zaman hayatımızı sınavlar üzerine kurmaya ve sınav sonuçlarının benliğimizi, kişiliğimizi, becerilerimizi ruhsal sağlığımızı etkilemesine neden izin veriyoruz? Bu başka bir yazının, çalışmanın konusu olabilir ancak…
Başa dönersek. Her bir birey değişik yönleriyle dünya üzerinde değerli bir birey olarak hayata devam ederek bazen onu değiştirerek bazen uyum sağlayarak var olagelecektir. Her bireyin emeği değerlidir. Her birey değerlidir. Sınavlardan geçse de geçemese de kendi mutlu, değerli hayatını oluşturmaya devam edecektir. Sanırım insanın hayattaki amacı zihinsel ve ruhsal olarak evrilmek olmalı ve bunun farkında olarak yola devam etmek. Eğitim ve değişim hayat boyu hiç durmadan bizim isteğimizin dışında ilerlemek zorunda ve ilerliyor da zaten.
Değişen LGS sisteminde sınavla öğrenci alan okulların oldukça az olması sınava girecek öğrenci sayısının da azalmasına yol açacağı öngörülmekteydi. Ama sınava katılım oranı yüzde 85’lerde kaldı. Bu durum bize toplumun sınavla alan okullar ve sınavlardan geçerek ulaşılacak iş ve mesleklerden başka bir yol olmadığını düşündüğünü göstermekte.
Tam da bu noktada eğitimde; yetenek, ilgi, kişilik ve meslek değerlerine dayanan bir yönlendirme sisteminin hayata geçirilmesi gerekmektedir.
"Eğitim, meyvenin kendisi değil, bilgi ağacından meyve toplamaya yarayan bir merdivendir. " Bernard Shaw
06